Ölüm yorgun tırpanını kaldırdı kanıksamışçasına
ve daha sonra merhamet gösterdi saçlarını okşarken rüzgar
almak ister gibiydi gökyüzünü ruhuna
bir kızıl çizgi çekti yaşamla arasında bulutlar
ve kalanlar son kürekle toprağı perçinlediler
Hava aydınlana dek hiç kımıldamadık
mevziide sorgusuz çokça zaman
yaşamın avuçlarımızda atan nabzıyla baş başa
_ Aksisedaya kulak kesilirsen
altın kum kıyısında gecenin sessiz çığlıkları işitilir
martılar uçuşur
upuzun kuklacı bulutlarla görkemli
_ayrılık şakaya gelmez derler
gözlerinin ta içine bakarak
unuttum bak öncesini anıların
ardından yorgun düşen gün
_ve yıllar sonra bir gün
durup dururken döndün
sonra gözlerimin ta içine bakarak öylesine
ayrılık şakaya gelmez dedin
kırılgan ve üzgün
Uçsuz bucaksız gökyüzünün sessizliği var ürkek bakışlarında
halbuki susmuş gözlerin rüzgar gibi bakardı ve zamanda uçuşurdu saçların
şimdi ıtırsız dökülen yapraklar gibi bir dolu hüzün.
Biliyorum birazdan kar da düşecek dağların zirvelerine
_ Elbette yalan
ikimiz göz gözeyken
canım
kan kattığım
sevgiyle donattığım
_ Yine gün ağarıyor parmaklıklar ardından
ince kızıl çizgi kaderim benim
emeğim
ikbalim
istikbalim.
_ağaran saçlarıma inat
açıldıkça alnım şafaklara
geceyi ağır bir bulut gibi giydim üzerime
sen niyetine tüm dileklerim
Kızgınım
kıyıya varamayan açıktaki köpüren dalgalara
gelip geçen yağmayan bulutlar ve yolda kaybolan derelere
zamansız vedalara
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!