Bu gece efkarım dağları aştı
Düşündükçe seni çıldıracağım.
Sanma ki bu firak bize yakıştı
Sanma ki yerini dolduracağım.
Dertten meyhaneye düşmüşüm yine
Görmeyi ister gönül semadaki kat nerde?
Dağılsa kara bulut kalksa gözümden perde.
Hangi yol gider O’na hangisi yakın sona,
Hangi hakikat gizli her gün doğan seherde.
- Bu aralar eksiğim yazdıklarım hep yarım,
İçler acısı durum, hiç bitmiyor efkarım… -
Dalıp gitmişim birden gözlerinin içine,
Gözlerin tılsımlıysa bu garibin suçu ne?
Düşüp kalırsam eğer ayağının dibine
Kaç zamandır yüzüme sıcak bir el değmedi
Traş olmayı kestim kendime bakmıyorum
Girdiğim her bunalım ömrümden bir bir yedi
Eskisi gibi bara pavyona akmıyorum
Alemdeki dostlarım halime üzülüyor
Biz; yıkılmış bir şehrin
yıldızına tutulduk
oysa ki yıldız yalnız ay'a aşıktı
hükmedemedik kadere
birden unutulduk
gönül bu olmazlardan
Gurbet çiçeği;
Papatyadan narin gülden kırılgan
Gülünce gözleriyle geceyi aydınlatan
Üzülünce çekilip bir köşeye
Gözleri yerine yüreğini kanatan
Yaralı kuşlardan farkım yok şimdi
Mutluluk çok uzak uçamıyorum
Simsiyah saçlarım artık ak şimdi
Genç yaşta solmuşum açamıyorum
Kimi çok sevdiysem terk edip gitti
Hatıra kalır diye belki bu son satırlar
Gönlüme düşenleri buraya karaladım
Sevdamı hece hece şiire sıraladım
Belki bir gün anarsın… Belki bir gün hatırlar
Bu halim açmadıysa
Dağlayın yakın teni
Öfkeniz geçmediyse
Kum gibi ezin beni
Tek bir iz bırakmadan terk edip gitmek için
Aşkından kör olmamı bekliyordun demek ki
Kahrolası dünyayı bana dar etmek için
En çaresiz anımı yokluyordun demek ki
Sanki bir perde indi gözlerim görmez oldu
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!