Git…
Çünkü!
Dönünce bana,
Kapılıp gidiyorum,
İçimde ki sana…
Uzatmadığım halde,
Sıçanlarım ve ben
Uyandırdık gün’ü ve yeniden,
Yenilenmeden.
Döşemelerde açlık tohumlarının külü,
Islak etimin kursağında,
Kemiyoruz birbimizi.
At kurt’a,
At kurt’a kuşlarını,
Daha kaç piyon savunacak saflarını.
Onlarcasını gördüm ve hep sürüldüler ileri.
Kılıç kılıca vurduğu zaman,
Beden de bedene,
Nasıl yakar bu ışık simamı,
Saati geceye sürerim.
Kaybolmayı seviyorum bu soğukta,
Değişim aralanır sahipsiz koğuşta.
Yürüyen kutular horluyor,
Ayazı saklayan kuyularda.
Gel benimle
Gülmekten feragat etmiş yunuslarım yanyana
Korkmadık
Filizlendik cesetlerin bedenlerinde
Kopan hışırtıların toynaklarında şahlandı atlarımız
Kahkalarımız ağlamaklı olsa bile yüzümüzde
“Düşünmüyorum, o halde bile varsın”
-
Düşünmeden solunan ancak bir nefestir,
Yaşamak zorunda bırakan beni.
O halde mecburiyetim midir?
Yaşarken yaşatmak seni…
Taşlanmış kıyı boyunca,
İlerlerken kendince,
Yakalanmadın mı hiç?
O yalnız sonbahara.
Islanmış yılların feryatlarıdır,
Duyduğun,
Beyaz lapa,nevskiy bulvarında,
Aslında eskilerden kalma,
Bembeyaz bir dantel gibi.
Soğuklarsa pastane köşelerinde,
Diplerde,
Hasta balıklar gibi.
“ Birkaç duble içer
Yazarım dedim
Birinci dublede bıraktım. “
kış düşmeyince erken kapanmıyor gözlerim
Ve gelsin isterim tabi
Ve sadece isteriz
Ya o gelmeden, ben ona gidebilsem
Yelkovanın akreple en kısa anında
Melodi bile zaman yetiştiremiyor, ah bach,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!