Bir rüzgara tav olurken saçların, duramaz mıydı o esnada zaman.
Canımsın, acı çektiğim gömleğim bilir, ona nakıştır son bakışın.
Gri bir çift göz, hisli bir el, alırım omzumun üstüne hissiz, hissiz bir ağacı.
Ustamsın, ustamın tesbihinden damlar can, sabır olur elde son çekişimde.
Anıya layık bir kin, kuru bir toprak serperim hissiz, hissiz bir toprağı.
Yolumsun, karla kapanan yoluna çık, ondan da soğuktur son adımın.
Dokunurum sona, sokulur uyurum hissiz, hissiz bir uykuda.
Şafak güneşi ziyanmış mevsime, birinci kanun, bir tohumu çiçeğe erdiren susamakmış, susmaktan anlamayan bu zihin gürültüsüne yoldaş kalmalıydın, iki alem arasında feza, al aya tuttunurken kırılmış dal, belkide ondandır bu kaba lütuf.
Değişen; bir gölgenin eksik karanlığı, beninle beraber düşman esiriyim, yine ilmindeyim zihnimin tortusunun, birikmiş bir endişe de var acının menbahında, bu essah bir gidiş uluşmadan manaya, katıma bir basamakla ulaşmam lazım tanrıya, siyamında kalmak için çiçek ekiyorum hiç olmaz bir toprağa.
Doğuranın duasında dokunanım şeytana, şimdi katımdan bir basamak eksilmesi lazım, dabirinde kalmak için yasak üflüyorum kaygılı hatıralara, ve hevesi var hala ölüm korkusunun yaşamaya.
Biz yalnızken büyüdük, büyüttük içimizde ki ukteyi.
Nerenin imasısın, lal a-la yapmışsın.
Nükte imzandır, latife ayn-a yerleşmişcesine.
Niyazı ikrardır, lütfun ayna yörüngesinde.
Nakış israftır listede, avcun yeryüzündeyse.
Neşter iptidai lugata, ahın yeşermişse.
Nacizane iş lüzumsuz, anı yitmişse.
Devran ehlileşti, prenses şatosunda inzivada, son kaçışından sonra ülke biraz hiçlik yaşıyor, bir hiçlik mesafe arttıkça ne kadar yer kaplar? Kaba hesap hayatımın yarısından fazla, sen zavallı bir hayata ışık olmaya kalktın, ziyan oldun aydınlık kaçınca, tarih yakaladımı çabanı, duramayacaksın, kendi fırtınan getiriyor seni, çölde yağmur olmaya.
Umutsuzlukla dolu yarınlara umut dolu yazınlar eklerim, görmezden gelmem, ben görünmezim, ensendeyim, bu son radarına girişi bedevilerimin, eski konağım transit bir yoldur son hükümle, batıda kreşendo, doğuda ağıt dinlerim, yolumda seyir ederken bin yılın çöpünü seyirlerim, bunlar doğal atraksiyonlar, gerçekçi adımlara dolanmış bahtsızlıklara çelme keserim, çırakken kırsalda tattım, vardır acı çekmişliğim, ustayken elimin tersinde kaldı bahanelerim, haykıra haykıra söverken, okkamı alaşağı etti keşkelerim, dört mevsimin dışında, bir sarılışa piç gibi kaldı mevsimsizliğim, kükürt kapladı atmosferi, çağ buzul, donmuş toprağa çapa girmez, ondan mütevellit ne ekerim nede biçerim.
Ondan sonra öyle üzülmedim, nereye gitsem hep aynı mesafede hislerim.
İzlerim izlerine denk gelsin, aynı hayatla aynı yerden izlerim.
Her vedada yeni bir türkü keşfi, malum, coğrafya çok geniş
Her vedada yeni bir tragedya, malum, sahne önü çok açık
Her vedada yeni bir yolculuk, malum, yollar çok uzun
Her vedada yeni bir gündüz umudu, malum, gece çok hevesli
Her vedada yeni bir hasret, malum, zaman çok dar
Her vedada yeni bir acı, malum, yara çok derin
Sarıl cennetim, sarıl bitecek inkisarın, adımlayarak çarpış ufkun kudretiyle, kelimesiz kalabilirim dalım düştüğünde, gerçektir rezil imlama tununuşum, acıdır manzarayı görmeden perdeyi savuruşun, sonsuzdur can suyunda attığım kulaç, büyütme kederin dağını sanmasın kendini elzem, ve solma sana söz mevsim değişmeyecek.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!