Sen oralardayken,
Buralarda ben senden habersiz,
Boş hayaller,
Avare gönüllerde
Senden habersiz.....
Mor sümbül benim çiçeğim,
Merhaba İstanbul’a;
Onu görmek yalnızca, yaşamak değil,
Nazar değmemiş kıvrımlarına,
Kavgalar sürse de asırlarca,
Kanlar aksa da halicine boğazına,
Müslüman’ı, Musevi’si, Ermeni’si ve Rum’u
delicesine tellerime vuran mızrap misali,
üfleyen rüzgarın nefesi ile,
eylül geliyor…
kopardığım bütün yalnızlıklarımla,
sevgi ödleklerinin gömüldüğü
bilesiniz ki;
öğrenmenin haracını çok ödedim,
uyuz ve sahte bilgeliklere,
sarhoş gerçeklere acımasızca....
bilesiniz ki;
Ah ne özlemişim ya,
Yüreğinin sesini,
Şimşekler mi çaktı ne, sana,
Türküler çalıyor sanki, satırlarında,
Papatyalar dans ediyor odamda,
Seni getirdiler buralara sessizce...
Ey eylülüm…
İhtişamın ve sefaletin anası
Tövbelerimi bozan,
Gümüş sarhoşluğum,
el yapımı sevdalarım,
tenimdeki pembe lekelerim,
Değişmem ya sarı yapraklarını,
Eylül'ümün,
Temmuz'un serin sularına,
Baharın rengarenk tarlalarına,
Nede Aralık’taki şömine keyfine...
Becerebilirsen eğer,
Yeni doğdu güneş
Kısa bir karanlığın ardından
Yobazların cirit attığı izbe köşeler
Yalanların kol gezdiği buruşuk dudaklar
Karanlığa gömüldüler sessizce
Ve sen güzelim;
Aynalar yalan söyler
Duvarlar ise sağır
Yollar kavuştutur derler
Ne kavuşturması be adam
Yürekleri yakar uzaklaştırır...
Aynalar doğru söylese.
Tutkuların esir etmiş bedenini
Ne yüreğin belli nede gözlerin
Diline dolanmış aynı küfür
Çözülmeye yüz tutmuş dizlerin
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!