Bana rağmen
kalbim kaçırıldı.
Nabızlarına el konuldu.
O kalp ki,
Kilitli boş dolap gibiydi.
Ama şimdi anahtarı başkasında,
Kerkük’te ilk yerleşim izlerine M.Ö.2000 yıllarının ortalarında rastlanılmaktadır. Bugünkü Kerkük şehrinin Arafa olarak bilinen bölgesinde yapılan kazılarda M.Ö. 2600 yıllarına ait çeşitli silahlar, bakır eşyalar ve toprak kaplar bulunmuştur.
Eski Babilden ve daha sonra Asurî Devlet’i döneminde kuzeydoğudan gelen kavimlerin akınlarına sık sık maruz kalan bu şehre Sasaniler zamanında Garmakā n ve Süryani kaynaklarında Beth Grrme denilirdi. Kaynaklarda Kerhā olarak adı geçen şehrin “Kerkük” olduğunun delilleri G.Hoffman tarafından ortaya konulmuştur.
Sasaniler zamnında şehir, Nasturiler’in önemli bir şehriydi.Kerkük bölgesi ilkçağların en önemli medeniyetlerinden ikisi olan Asur ve Babil devletlerinin kurulduğu bölgeydi. Kerkük şehri Asurlular tarafından inşa edilmiş Musul da yine bu uygarlığın dini merkezi olmuştu. İlkçağ dünyası içinde önemli bir merkez olan Kerkük bölgesi İslam devletleri döneminde de önemini koruyarak Emevi ve Abbasi devletlerinin belli başlı şehirleri oldu.
Türklerin Anadolu’ya geçtikleri dönemde ise Kerkük bölgesinin Türk nüfusu hızlı bir artış sürecine girdi. Büyük Selçuklu Devleti’nden sonra Osmanlı Devleti hakimiyetine kadar geçen süre içinde Musul-Kerkük Irak Selçukluları Zengiler Erbil Atabeyliği Karakoyunlu Akkoyunlu ve Safeviler gibi devletlerin hakimiyetine girdi. Bölgeye büyük Türkmen göçleri bu dönemlerde oldu ve bu iki kentin çevresinde Arap nüfusundan daha ağırlıklı bir Türkmen nüfusu oluşmaya başladı.
Moğol istilası ve Timur’un akınlarıyla zaman zaman kesintiye uğrayan bu süreç Osmanlı Padişahı Yavuz Sultan Selim tarafından 1517 yılında bölgenin Osmanlı ülkesine katılmasıyla çok uzun yıllar sürecek yeni bir döneme girmiş oldu.
Ömrümden her şeyi aldın geriye ne kaldı ki,
Belki birkaç gece daha seni rüyalarımda görebileceğim,
Birkaç zerre de gurur,
Seninle umursamaz gibi davranabilmem için.
Bir de birkaç seferlik inatım kaldı.
Kalbime rağmen seni unutamıyorum.
Hala dünkü özlemi yaşıyor,
Kelimelerim.
Hala hatıraları nefes gibi alıyor,
Sayfalarımda.
Adını anıdığımda,
Umuda bağlanıyorum varlığınla.
Gözlerim gözlerini gördüğünden beri,
Kalbime garip hisler doğdu.
Unuttum bir anda gami kederi,
Sevinç elinde kederim boğuldu.
Aşk koydum o günden bu hissin adını,
Bütün kapılar kapalıysa
Umutlar ölmüşse yanmışsa hayaller
Kilitli kalplerın anahatarı kaybedilmişse bile
Onurun yaralı yüreğinden önde olduğunu unutma
Seni satanı asla geri alma
Yoksa gurur servetini kaybedersin unutma
Deniz kenarında, bu güzelliği saatlerce izliyorum
Ya bu deniz ne kadar saf ve şeffaf mas mavidir renksiz suyuna rağmen.
Masum ama bazen fırtınasıyle tehlikelidir
Sonsuz gibidir limanlarına rağmen.
İzliyorum güzelliğini ama derinliğindeki vahşi alemi unutuyorum sanki!
Güçlüler zayıfları ezer, korku dolu karanlık bir yerdir orası.
Hayat zalimlere!
Ne kadar uygun bir mesken.
Aldanışların, kanışların,
Zulümlerin olmuş mekanı.
Zalimler gülücüklerini herkese saçarken, Sırf duygularına göre hareket edenler,
Gece doğuduğunda
Sessizlik sarar
Rüzgarın ince sesi arasında
Düşen yapraklar esaretinde
Gezer aşıklar
Yıllar önce yeryüzünde eşi benzeri olmayan siyah beyazlı tatsız tuzsuz hayatıma
anlam katan bir melek ile tanıştım
O öyle bir insandı ki, kalbinin içerdiği yüksek duygulara şaşırmıştım, çok büyük gökyüzü kadar bir kalbi vardı bulutlar gibi de hafif ve şeffaf ruhu vardı ,gözleri her kilitin anahtarıydı çünkü gözleriyle konuşan ender insanlardan biriydi.
Kalbini kolay kolay kimseye açmazdı çok çekici ve bakışlarıyle karışıdakini çok kolay etkilerdi,sevgi aşka inancı çok yüksek ve her zaman hisslerine sadık kalmaya hırs gösterirdi, aşk ve sevgi için her şeyi yapardı.
çok fedakar ve sevgisini, ilgi bağıyla sevdiğine harika gösterir ve güzelce hissettirip ve ona derin yaşatırırdı. Eğlenceyi çok sevmese de ama o asla neşesinden taviz vermezdi.
Kararlı ve veriği sözden asla geri dönmeyen , öğüt vermeyi ve aynı zaman da nasihat dinlemeyi çok severdi .
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!