Eski küflendi sayfalarda yaşlanmadan
Sarı kahve damlası dondu kaldı sonsuza
Ne varsa bilmediğim orda yandı yaşanmadan
Kırk beş defter kuşattım ben okunmaya değmez
Yeni bir ten isterim ama giyemem çok zor
Sarmaşık sarılmış kapı arkasına
Gözün en kuytu kenarına
Kaynanası vermiş, işte budur simge
Eksik olmamış hastalık bela
Komşu kadın da koparınca safsata
İnanmış çiçeğin uğursuzluğuna
Göze değmeyen enerji satılık
Farkındalıklar santralinde
Niyetler satılık, dilekler meta
Yeni nesil dualar artık sanal
Dilenci gelirse kapısına Koç'umun
Diyor ki, Meta Vers'in.
Gündüz ağır işçidir o, gece kral
Gece derviş eder yükü, gündüzleri hamal
Esrarını bilsen sen ol çilekeşin
Ona değil kendine acırsın sayın çok kemal
Kendime yok ki vefam bekleme sen geç benden
Akrebin sırtı kambur yelkovanım geç kalır
Kökü süt dişi gibi sallanır o ağacın
Dalları budanmaya her kış yine geç kalır
Dua mı önce düştü bulutlar mı elimden
Bana sen küsmedin
siyah yağmur bulutu gelmiş
hezeyanın küstü
Beyaz kum yedirilip
şaha kalkmış çifte atan
küheylanın küstü
Ben işçi sınıfından bir saraylı
Tulumum düşmüş fularım yamalı
Hayalim günüme sahte bir ışık
Geleceğime zararlı
Ben kanatsızlar takımından bir sinek
Sen çok dereler gören, çok kâğıt gemi yüzdüren
Sesinde bir çıkış, gözünde kıvılcım var
Ne çok şey bilirsin sen ki kimse erişmez nârına
Bildiğinin azında bilinmezin çoğu var
Dereler akmaz olur, kâğıt gemiler delinir
Bir düş kenti sular altında kaldı
Bir başka kente bağlayan köprüsüyle beraber
Taşın altındaki ter damlaları tek tek ıslandı
Kırgın kalbime düşen gözyaşımla beraber
Ne bu benim aşkımdı ne o benim sevgilim
Bir ölüm, ölü toprağını atar üstünden
Ve yaşam tekrar yığar onu üstüne
Bizim tüm ızdırabımız altınadır toprağın
Bütün geç pişmanlıklarımız üstüne
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!