Azime
Hoş geldin dünyaya
Dün gece mi doğdun
Çigan bir ruhun çığlığıyla
Yarıda kesip filmini
Unuttum, çocuk ayak parmaklarım seni
Nasıl da unutulacak kadar küçükmüşsün
Sen kendimden çıkalı hayli oldu
Şu devranın içine ben girdim gireli
Saymadım bilmiyorum kaç tane ben oldu...
Ellerim bir.. sıfır.. bir.. sıfır.. bir...
Unuttu da l'yi.. m'yi.. bir de neyi...
Sahi hiç.
Ceplerim bir.. sıfır.. bir.. sıfır.. bir...
Doyumsuz obez tuzakları hatırlamasın
Daha iyi.
Can bazen küçücük bir canlı kafes
İki oda göz
İki sıkım nefes
Kimine canavar kimine avare
Kimine evlat olur
İki mırıltı
Açtığında sıkı sıkı çektiğin perdeleri,
Göstermemek değil görmemek için;
Arkasını göreceksin şeffaf
Ve bir cüce aynası kapanacak
Devinki girerken sahneye
Bu çöp, bu kirli sarı, bu mezar
İçimde tuzla buz dans ediyor, nefes yarım
Yara biberi serpiliyor ciğerime
Uzaklar siliyordu hasreti
Hayalden dostlar edinirken her gün
Her gün silikleşti dostların hayali
Anıları cam bir kutuya saklamıştım sanırım
İçinde bir gül durabilirdi
İçinde bir gün durabilirdi
Bir kırık kupa
Taşıyamaz ki içinde sevinci
Onun değeri ederinde değildi
Ağustos böceği ile karınca selamladılar ormana yeni geleni
İkisi de çok farklıydı masallardan
Karınca işsiz bir drama oyuncusuydu
Ağustos böceği, takım elbise giymiş iş böceği...
Adını merak ettiler ama korktular sormaya
Bu ne kadar tanıdık bir yabancı
I
Çeşni katmer günlerin her biri ayrı nağme
Bir uyku ki bitmeyen bir rüya durmuş içine
Yüzerek tonlarca su taşırım bedenimde
Yüzlerce bedenim onlarca ruhum zihnimde
Karanlık gölgelerde
Gri bir kum gibi kırmızı
Göz görmese de onu tanır
Adı yeter; kırmızı
Hissedilir algısı
Siyah dağınık dalgalarında saçlar
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!