Düşiir 2 Şiiri - Erdal Karadağ

Erdal Karadağ
64

ŞİİR


3

TAKİPÇİ

Düşiir 2

DÜŞİİR 2

ADAM;
Tenha bir akşam üzeri 
Rutubetli gri bir gökyüzüne bakarak yazıyorum 
Eflatun renkli bu dizeleri.. 
Vaktin var mı? 
nerdesin, neylersin şimdi ?.. 
Gök yüzün Fırat gibi ağlıyor mu seninde
Gül yüzün Dicle gibi asi mi yine sevdaya 
Dem tutuyor mu gözlerin denizin olmadığı kentte... 
Ekmeğe süte zam gelmiş bana nesi !. 
Şaraba soğana zam gelmiş mi onu söyle. 
Ama.. 
Özlemeye zam gelmiş haberin olsun 
Boğulduğum okyanus yüreğine zamlı gamlı sevdalı bin selam söyle...

KADIN;
Bin selam aldım başım gözüm üstüne,
Bil ki ekmek soğan ve şarap soframda
Ve karşımda sakalı uzamış bir adam…
Kaç kadeh bitti kaç soğan kırıldı yumruk altında bir bilse
Yaşanamayan özlem tüten sevdaya..
Şimdi şiire gebe zaman..
Şiir bulaşsın kalem uçlarına
Kaç kez hayata dair ağıtların peşinden gittim.
Kaç kez parmak uçlarıma kadar dondu duygularım..
Kaç kez yaşadım yokluğu
Bir bilsen..
Şiir oldum aktım avuçlarına
Türkü oldum değdim dudaklarına
Ve sıla oldum adım adım yüz sürdüm toprağına
Hasret dedim
Özlem dedim
Sevgi dedim
Aşk dedim…

ADAM; 
Aşk dedin, 
Ah dedim 
ciğerimi söküp bıraktım avucuna 
Soğana vurur gibi vur istersen süzülsün şarap renginde kanım ekmeğine.. 
Hasret bu; uzatır adamın sakalını boşalan kadehi uzatır gibi 
Aşk bulaştı bir kere yürek ucuna 
Şiir bulaştı kalem ucuna.. 
Şimdi serinleten bir türkü oldun kurak dudaklarıma 
Süzülüp aktın çorak gönlüme 
Sılamsın gurbeti olsam da teninin.. 
Sür yüzünü yüzüme sevdiğim 
Ben artık seninim, başkasında arama 
Gel bekliyorum bana uzak, sana yakın o yoksul kentte...

KADIN; 
O yoksul kentin gecesiyim
Henüz sabaha çok var
Uzan dizlerime
Şimdi dinle
Kaç türkü biriktirdim zulamda senin için
Kaç kalem eskittim
Kaç kadeh devirdim bir bilsen..
Beklemek nedir bilir misin?,
Ne çok bekledim o uzak şehrin yoksul sokaklarında
Şimdi Dicle’nin hırçınlığıyla dikildim karşına
Fırat’ın asiliği
Ve Botan’ın sessizliğiyle…
Vurma yüzüme eksik yanlarımı
Vurma bilinmezin gizemine sakladığım çığlıklarımı
O çığlıklar ki asılı kaldı Raman dağlarında
Sustum..
Sustum asırlık bir çınar gölgesinde
Hayat dümdüz bir çizgiye asılı
Sallanıyor sabahlar yokluğunda
Gece ayaza kesmiş sen diye..
Ve gel al diyorum yokluğunu bu gönülden
O yoksul kent coşsun
O yoksul kent sen koksun…

ADAM; 
Dizelerinin hecesinde 
Dizlerinin yücesindeyim 
Sabaha kadar dinlerim türkülerini yeter ki sen erinme sevdiğim
Ben devrilmişim dizlerinde 
Kadehler devrilmiş çok mu 
Gayri parmakların işlesin eskimiş tenimi 
Kolların ki Amed’in surları 
Gözlerin ki Botan 
Dudakların ki Silvan 
Asılı kaldım onlarda Asil bir sevdayla 
Varsın gece ayaza kessin ne çıkar yanında ben olsam.. 
Geliyorum 
Geldim 
Al beni koynuna nazlı Diclem 
Karışsın kutsal sularımız, uykularımız birbirine 
Büyük ve kudretli Fırat'ın olayım da,
İki yoksul kent coşku görsün.. 
Kurbanın olayım 
Çoğalt beni 
Sağalt beni iliklerim kuruyuncaya dek, 
Kemendin olayım şafak belirinceye dek..

KADIN; 
Hani bir şafak vakti 
Dicle’nin koynundan çıkıp uzanmıştım ya yanı başına
Hani sırılsıklamdım
Ellerinin sıcaklığıyla kurulanmıştı ya çocuk tenim
Hani gün geceye dönmüştü de
Botan’dan kopup gelen onlarca çığlığın
Sarmıştı bedenimi, üşümesin diye..
Hani en yoksul yanlarımı yok ederken sessizce,
Önce kokunu
Sonra her hücreni bırakıp yanı başıma
Korkma demiştin ya
Sevgiden yana..
Şimdi şu an
O yoksul şehrin kıyısında 
Sen ve ben,
Ne olacaksa olsun deyip,
Hadi
Kapat gözlerini..

ADAM; 
Kapattım gözlerimi nazlı Diclem 
Ne olacaksa olsun 
İster tenimizde kıyametler, 
İster dudaklarımızda çığlık kopsun 
Umurumda bile değil 
Ben kendimden koptum sana bağlandım bir kere
Bırak kendini sıcacık kollarıma usulca, 
İkiyken bir olalım, çürüteyim tenini en sevda halimle.. 
Gayri söz tükendi, bende tükenmekteyim 
Titreyen alevlerdeyim
Sendeyim seninim 
Hadi çürüt aşkla iştahla tenimi sende sevda kadını..

KADIN; 
Kadın gecede kaldı
Gitmedi bir daha
Gidemedi..
Acıları sildi gözlerinden
Dudağında binlerce türkü
Gözlerinde sevi..
Dur dedi
Bekle dedi
Eflatun gecelere tutunup
Gitmedi...

ADAM; 
Gitmesin kadın 
Gitmeyecek adam 
Bitmesin şiir 
Bitmeyecek sevdam.. 
Dur orda ama dön yüzünü sevdam 
Seninle bir olsam 
Yeniden dönecek dünyam..

Kalanım ol yalanım değil 
Gerçeğim ol masalım değil.. 
Tüm çıplaklığınla dal geceme 
Eflatun bir şiir duyuralım güne, günceye.. 
Utansın ay, utansın yağmur 
Hatta güneş bile utansın doğduğuna 
Ve bizde ki bu berekete... 
Al beni hapset hücrene sevgili 
Al da bitsin bu Çin usulü işkence 
Dizinde yatır beni 
Dişlerinde kanat beni 
Dudaklarında öldür beni ölmesem namerdim...

KADIN; 
Ve astı kadın ihaneti bir bahar dalına
Unuttu,
Yeniden uyandı açtı gözlerini bahara
Olmayacak rüyaları sildi gözlerinden
Tutundu adama..
Binlerce duayı mırıldandı dudaklar
Kaç gecenin yalnızlığını dikti gün ortasına
Güldü
Hadi dedi
Tutun dedi
Gidelim 
Ben değil
Sen degil
Biz olalım
Şiir tadında,
Bilmediğimiz yoksul kentlerde..
Şiirin bir kadın bir adam olduğu, 
Kaç ısısız gecede soludum seni
Kaç güne işledim nakış nakış
Kaç uykusuz zamanlarımda gözlerimdeydin
Kaç yüz yıldır yokluğuna dayandım
Biliyor musun?..
Dicle şahit
Fırat şahit
Botan Şahit..
Vaz geçersem namerdim…
Dönersem yolumdan,
Gidersem namerdim
Altı üstü hasretlik,
Altı üstü özlem..
Altı üstü kimsesiz bir bekleyiş
Cayarsam namerdim…

ADAM; 
Biz şiirden çıkmış iki deli aşık mı olduk şimdi?.. 
Biz nerelere gidip geldik biliyor musun?..
Kaç uçsuz bucaksız aşksız sokağı dolaştık el ele 
Göz göze 
Ten tene değmeden 
Yürekleri birbirine kenetleyerek. 
Seviyorum ihaneti dalına asan sevdalı mert yüreğini 
Seviyorum seviyorum SEVİ-YORUM... 
İster bak de 
İster yok de 
Sen ne dersen de gücenecek halde değil 
Güvenecek bir daldayım 
Tutmasan da 
Düşersem namerdim...

KADIN; 
Hadi o zaman tut ellerimden
Dağıt efkârı
O şehrin en yoksul mahallesinde
Biz gibi kırık dökük bir masa
Koy masaya iki bardak
Doldur şarabı
Yanında bir parça peynir
Bir iki leblebi
Ve bir kuru soğan
İçelim gecenin şerefine
İçelim gelmişine geçmişine tüm sevdaların
İçelim ikimize
Tüm sarhoş yanlarımızı döküp denize
Sarmaş dolaş uzanalım kumsala
Anlat bizle başlayan hikâyeyi
Denizin tuzu üstümüzde
Binlerce yakamoz eşliğinde bak gözlerime..
Hadi o zaman
Tutun yüreğime
Tutmazsam namerdim…

ADAM; 
Tamda sana soyunmuşken 
Tamda ellerini tutmuşken 
Tamda gözlerinde boğulup dudaklarında can bulmuşken 
Amansız arsız bir zaman dikildi “an” larıma sevgilim 
Sonra avucunda şarabı 
Tenin de tuzunu sundun bana 
Kumsal kızgınlığındaydı tenin sarıldığında
Binlerce yakamozun eşliğinde,
serap'ın serinliğine dek  seviştik arsızca 

Ay utandı 
Deniz yutkundu 
Bir daha bir daha derken 
Sabah oldu 
Gün doğdu 
çıkarma beni koynunda.. 
Seni geceme eş yapmazsam namerdim…
.
KADIN;
Ve sen sevgili
Tüm yok oluşları bir anda silerken benliğimden
Kocaman bir şiir olup akarken damarlarımdan
Ne denir hani
Oy Dicle bakışlım
Hırçınlığı Fırat kokan
Tüm eflatun geceler,
Kurban sana
Oy Silvan’ım
Amed’im
Sevdiğim Oy..
Uğruna ölmezsem namerdim…

''Dedi ve ihanet edip, gitti kadın...''

ADAM;
Uğurlarken kadını,
Kalsaydın çay içecektik
Madem gitme vakti
madem şiire ve rakıya teslim olma vakti
Geri ver göğsünün çatalında soğuyan dudaklarımı
Sende erimedi, rakı'da erir elbet.
Dedi ve gururundan öldü Adam...

18 Ocak 2016

Erdal Karadağ
Kayıt Tarihi : 28.2.2018 02:44:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Erdal Karadağ