Göze bakmadan,
Mevkie, makama takılmadan
Öze bakarız.
Aldanmayız kelime oyunlarına,
Kanmayız vaatlere,
Gönüllerdeki köze bakarız.
-Hakkını asla ödeyemeyeceğim merhum Amcama
mekânının cennet olması duası ile…
Alın teriyle kazanan
Mert adamdı benim amcam.
Hayır, işe tez uzanan,
Kim ne derse desin sen,
Dürüst ve mert insan ol.
Mazini ibretle an,
Dürüst ve mert insan ol!
Takma aklına şanı,
- Şiir ve ilim konusunda neler söylersiniz?
- “Arşın anahtarı, şairlerin dilinin altındadır.” diye rivayet edilen uydurma bir hadis vardır. arş, bilindiği gibi bütün varlık âlemini kuşatan bir mekân ismidir. Burada şairler, bütün varlık sırlarına âşinâ insanlar olarak karşımıza çıkmaktadırlar. Varlığın sırlarına vakıf olma durumu ise, ilim ve bilgiyi ön plana çıkarır. Buna göre şairlerin, herşeyden önce bu ‘arş’ tabiri etrafında, Allah’ın Zahir, Batın, Evvel ve Ahîr sıfatlarına büyük ölçüde vakıf olduğu farzedilir. Yani şair, bir ârif-i billahtır, bir marifet erbabıdır. Öyle ise, şiirin belkemiğinin ilim olduğunu rahatça söyleyebiliriz. Klâsik şiirimizin büyük ustası Fuzûli’ye göre de, şiir söyleyebilmek zaten başlı başına bir ilimdir.
Eskiden bir genç şair şiir söylemeye başlamadan önce, göğüslediği zor işin örfüne, geleneğine bağlı kalmak zorundaydı. Mesela önce belagat ilmini öğrenir; bedi’, beyan ve meani ilimlerine tam manasıyla vakfı olduğuunu isbat eder; söz söyleme sanatının bütün inceliklerini kavrar; sonra kendisinden önce gelen birinci dereceden şairlerin bütün divanlarını hıfzeder derecesinde okur, kulağındaarûzun klâsik sesini olgunlaştırır ve ondan sonra şiir yazmaya kalkışırdı. yani edebiyat ilmiyle bütün ciddiyetiyle meşgul olmak zorundaydı.
Abdulkadir b. Ömer el-Bağdadi’nin Hizânetü’l-Edeb isimli eserinde naklettiğine göre, Arap toplumunda delil getirilme vasfı olan söz, şiir ve nesir olmak üzere iki kısma ayrılmaktadır. Şiirin geçerli olması için, Arap dilinin bütün inceliklerini ve dil kanunlarını bilme mecburiyeti vardır. Burada dikkatimizi çeken şey, şiirin, herşeyden önce bir takım ilmî disiplinler üzerine bina edilmesidir. Şairin ilimde ortaya koyduğu dirayet, söylediği şiirin güvenilirliğine delâlet eder. Bu yüzden olsa gerek, büyük allame Taftazanî, şairin şiir söyleyişini, Hazret-i Peygamber’in hadislerini manalarıyla nakletme mesabesinde görür ve ciddiye alır. Bir çok arap alimi de, güvenilir Arap şairlerinin söyledikleri şiirlerin, dinlemeyi gerektirdiği yönünde görür bildirirler. Bu bakımdan ilim, şiirin yegâne modeli ve malzemesidir.
PAŞA AĞABEYLE TANIŞMAMIZ
Paşa ağabey ile tanışmamız 1990 yılı yazında olmuştu sanıyorum. Şiiri, sanatı ekmek gibi, su gibi önemli gören, her bulunduğu yerde şiir konuşan, şiiri konuşan, size iyice yaklaşıp gözlüğünün üzerinden ta gözünüzün içine içine bakarak yeni yazdığı şiiri okuyan, konuştuğu kişinin ismine “cuğum”ekini ekleyerek Durducuğum, Aliciğim şeklinde içinden geldiği gibi konuşan bu güzel insan gazetelerden, dergilerden şiirlerini, yazılarını okuduğu Durdu Şahin ile görüşmek, tanışmak, şiir sohbetinde bulunmak için köyüme gelmişti.
O gün ben de sevmiştim benim gibi bir şiir heveslisi biri ile tanışmaya, konuşmaya, siyasetten, geçim derdinden, sen ben kavgasından uzak bir ortamda şiir sohbeti gerçekleştirmek için gelen bu hasbi, kalender, nazik ve hassas insanı, daha doğrusu şairi…
Nasıl sevmez, nasıl değerli bilmezdim Çorum’dan kalkıp türlü zorluklardan sonra İsahacı Köyüne gelen, üstelik kendisinden daha büyük ve daha iyi şair olmayan birini dinlemek, onunla tanışmak için onca yolu aşıp gelen bu şiir aşığını.
Batının muhtedi'yi kabul etmesi imkânsız görünüyor. Artık bu noktadan sonra 'yalakalığın' ve de 'mankurtluğun' ne anlamı var? ' (s. 4) .
'Sosyoloji, tarih, din olmadan sadece tanklarla girdiğiniz yerlerde ka¬lamazsınız' (s. 4) .
'Doğunun Ortaçağında insanlık bakımından yüz kızartıcı bir şey yok. Bütün yüz kızartıcı fiiller Ortaçağ'da değil, Batı'da. Engizisyonlar, cehalet, kilisenin imtiyazlılar hürriyeti... Ortaçağ ifadesi Batının günah keçisi bulma kabiliyetlerinden biri ancak' (s. 7) .
Olmasın istiyorsan zorluklar önünde sur,
Mevlana ol, Yunus ol, gönüllere otağ kur.
'Dinin buyruklarına ve yasaklarına, ancak ve yalnız dinin buyruğu ve yasağı olduğu için uyulur' (s.7) .
'Dine, din dışı bir takım heveslerimizin, özlemlerimizin tatmini için bağlanmak bu meselenin usulü, diyalektiği bakımından yanlış olacaktır' (s.8) .
'Müslümanlar, halen dünyanın her yerinde kendilerine ait olmayan bir hayat tarzı içinde yaşamaktadırlar' (s. 11) .
Şakıyalım bülbülce,
Mutlulukla coşalım.
Konuşalım güzelce,
Mutlulukla coşalım.
Bayramlar bizim için,
Sözümüz olsun gülce,
Mübarek Ramazanda.
Konuşalım güzelce,
Mübarek Ramazanda.
Şer nefsi bağlayalım,
merhaba hocam nasılsın nerelerdesin ???????????