İlkel bir tutkuyla kalkıp tırnaklarından öptüm
Kılcal damarlarım boyunca seni içmediğim hiçbir durak
Giymediğim hiçbir kış
Ve seni kendime ekmediğim hiçbir bahar kalmadı
Dilrüba Hanım, kalbim yeni bir şiirin sancısını çekiyor
Romantizm en kötümser gününü yaşarken
O yüzden şerh düş beni ve alnımın en kırışmış yerine dokun
Sefil bir adamın bakışlarına takılınca gözlerim
Seni çocuk parkına çağırasım tutuyor
Çünkü en çocuk yanımı sende unuttum
Sende unuttum kendimi
Dur ve bak
Çocukluğum kadar aydınlığım var benim
Dicle’nin bereket kokan eteklerinde seni parça parça kendime ekiyorum
Sen bilmiyorsun, kalbimi gözlerinle giydiriyorum
Sevgisi ağır
Sevgisi derin
Sevgisi yüksek olan
Göz kapaklarımı onurlandırıyorsun
Şimdi kuru bir karanlıkta
Ruhumu ve bedenimi kazıtıyorum günah sayılan tüm güzelliklere
Ruhumu ve bedenimi
Sonra kalkıp dudaklarımdan asıyorum kendimi
Sevgimin en tutkulu yerinden
Şüphesiz evrensel bir duygu bu
Yani Hedonist bilgelik değil yaptığım
Dilrüba Hanım
Şu ufukta kaybolup giden karınca katarının bana bıraktığı üç adet karanfili dudaklarına mı assam diyorum?
Çünkü en çok dudaklarınla varsın ve kalbinle
Ve gözlerinle
Bir gök gördüm buğusuyla büyülendiğim
Bir seni gördüm derinliğine gömüldüğüm
Bir de kendimi gördüm Dilrüba Hanım
Tragedyanın ara perdesinde boy gösteren
Durmadan ağlayan
Durmadan ağlatan gelenek yadigârı bir kendim
İşte önünde duruyorsun
Arkamda, sağımda ve solumda
Ama en çok kalbimin güz sonu yalnızlıklarında
İşte bu yüzden ne zaman sonbahar gelse ben hüznümü kutsarım
Ağlarım
Kuşların geçişi
Yaprakların dökülüşü
Ve ruhumun yakarışı
Sanki bir geçişin ayak sesleri
Sanki serüvenimin başlangıç noktası
Doğduğum oda toprak zemin
Doğduğum ev taş yığını
Toprak, taş ve üç dalına ismini yazdığım kayısı ağacı
Sahi kaç ev vardı bizim evin ötesinde
Kaç yaşam, kaç ölüm, kaç kayısı ağacı vardı evimizin bitiminden sonra?
Evimiz çocukluğumun karnaval yeriydi
Bu yüzden dünyanın kapımızla buluştuğu yerden yazıyorum sana
Önümde sancısı artan doğa
Yanımda beni doğuran annem
Kalbimde alın çizgilerimde yürüyen kadın
Sen Dilrüba Hanım
Beni zamanın girdaplarına iten
Sana özlemimi kavak ağaçlarının istenmediği doğu illerinden
yazıyorum
Bir sonbahardı hüznüm doldu taştı
Bir sabahtı tarla kuşlarına silah doğrulttu dedem
Dedem çocukluğumun neşesi
Dedem buğday tanelerini bilgelikle toplardı
Gökten çamur yağdığına inanır beni hep o vakitte uyandırırdı
Bana ilkel bir elin kıvrımlarını hatırlatıyordu sırtıma değen elleri
Ben buradayım diye
Ben buradayım
Ben
Hey mağaradakiler çıkın dışarı!
Kayıt Tarihi : 22.5.2020 23:00:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!