Kurak arazi, güneşte yarılır,
Beklemekten nasırlaşmış, el yarılır,
Suskunluktan kurumuş, dil yarılır;
Çatlar her şey, derinden kırılırım ben.
*
Mecazi bir çoraklıktır bendeki.
Nemsizlikten kavrulmuş coğrafyamda, ruhumun vaha arayışı,
Avuçlarımda biriken nasırların artışıdır, her beklenti.
Damağımda biriken, tamamı söylenmemiş kelimeleri,
Dönüşmüşlerdir, onu parçalayan bir kum yığınına,
Susuzluğun bu son merhalesinde, bir serap bile görmekten acizim.
*
Tiz feryatla, kadeh ayrışır,
Ansızın titreyen, ayna ayrışır,
Soğuk dokununca, billur ayrışır;
Çatlar her şey, derinden kırılırım ben.
*
Evet!
O ani infial, o beklenmedik tını,
Bütün o pürüzsüz görünümü, tuzla buz etmeye yetiyor.
Mukavemetin sonlandığı o frekans...
Kendi suretimin yansıdığı parlak yüzey,
Tek bir sarsıntıyla binlerce parçaya bölünüyor,
Her bir parçada farklı, bozulmuş bir suret beliriyor.
Kırılganlığın tecellisidir bu.
Dokunulmaz zannedilen ne varsa,
Aslında bir sonraki titreşimi bekliyor.
*
Yapının sıvası, yavaşça dökülür,
Temeldeki gedik, her gün sökülür,
Yılların yüküyle, sütun yıkılır;
Çatlar her şey, derinden kırılırım ben.
*
Bu bariz bir çöküntüdür.
Bütünlüğü ayakta tutan harcın, mukavemeti kalmamıştır.
Her gün fark edilmeden genişleyen o oyuk,
Yapının direncini içten içe tüketmektedir.
Dışarıdan metin görünen o payanda, senelerin birikimiyle ezilmiş,
Taşıdığı ağırlığın altında dağılmaktadır.
Ayakta durma mücadelesi, görünür mağlubiyete dönüşmektedir.
*
Donmuş nehir, gürültüyle kopar,
Asırlık buzul, ortadan çatlar,
İki kıta, birbirinden kopar;
Çatlar her şey, derinden kırılırım ben.
Bu, geri dönüşü olmayan bir ayrılıktır.
Tek parça olanın ikiye bölünmesi...
O muazzam gümbürtü, artık hiçbir şeyin,
Eskisi gibi olmayacağının ilanıdır.
Soğukluğun katılaştırdığı bağ,
Kendi ağırlığına dayanamayıp ayrışır.
Coğrafyalar değişir.
Bu, anlık bir olay değil, jeolojik bir zorunluluktur.
*
Kabuğunu zorlayan tohum patlar,
Filizlenmek isteyen arzu çatlar,
Sabrın sınırındaki, öfke patlar;
Çatlar her şey, derinden kırılırım ben.
Bazen bu bir son değil, bir başlangıçtır.
O kabuk, büyümeyi engelleyen bir hapishanedir yalnızca.
İçerideki dirim, dışarıya çıkmak için,
O zırhı parçalamak zorundadır.
Birikmiş o potansiyel, o dinamizm,
Mevcut formu imha ederek kendini var eder.
Bu, sancılı bir doğumdur.
Tahammülün bittiği nokta,
Yeni bir enerjinin ortaya çıktığı yerdir.
*
Zihnimdeki son berraklık dağılır,
Mantığın kalesi, tümden dağılır,
Gerçekliğin kendisi, aniden dağılır;
Çatlar her şey, derinden kırılırım ben.
*
Algının hudutları belirsizleşiyor.
Fikirleri bir arada tutan iskele yıkılıyor.
Sağlam zemin, ayaklarımın altından kayıp gidiyor.
Hakikatle hezeyan arasındaki, ince zar yırtılıyor.
Her şey üst üste biniyor, anlamlar birbirine karışıyor.
Bu, aklın iflasıdır.
*
Yüreğin zarında, ince bir sızı,
Dayanma gücümün, son hızı,
Patlayan damarın, nabız hızı;
Çatlar her şey, derinden kırılırım ben.
*
En nihayetinde olan budur!
O en korunaklı, en merkezi yerde başlayan kılcal bir ağrı...
Direncin son kırıntısı da tükenmiştir.
Vücudun içindeki o dinmek bilmeyen tempo,
Kendi çeperini zorlayıp taşıyor.
Bu bir iç kanamadır; görünmez, duyulmaz, ama geri de döndürülemez.
Kayıt Tarihi : 5.8.2025 18:41:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!