Ayrılıyorduk!
Ölümsüz bir rüyadan uyanarak,
Yani ölüyorduk.
Kan kayıplarımızın kimliklerimiz gibi yenilenmeyecegini bilerek üstelik!
Bu umut denilen yalancı bir sokak satıcısı mıydı?
Bu sağnak günler olmamış bir yağmur muydu?
(Her yalnızlık bir şiir kadar ağırdır,
Her ayrılık bir şiirdir satır satır...)
Hangi resim şiire benzeyen bir yalnızlık yaşar?
Ve kim ayrılığın usturasında kesmez bileğini?
Ben en çok ustura keskini bakışını sevdim,
Bir gül dedim sana,
Sen güldün!
Bir gül dedim
Gülüşün gül bahçesi,
Yalnızlığımda açardı!
Bir gül dedim işte çığlık çığlığa
Bakma yüzüme,
Gözlerimi görme, siyah bir bant çek,
Arkadan bağla ellerimi,
Ve yüregimin alnına tut mermiyi,
Tetiğe bir parmağın dokunsun,
Çünkü ölmeliyim ki yalnızlığım bitsin...
Bronz tenin yangın bir gülümsemeydi,
Karanfil yüklü bir gögsün vardı üstelik,
Ve yıkanınca gümüş bir parıltıydı saçların,
Şafakları kızıl ufuklar gibi asıldığım gözlerin...
Nerde?
Keşke sen şimdi bir yangın olsan,
Ben tam ortasında gözlerine bakıp
Cayır cayır yansam;
Ve keşke sen şimdi avuçlarına alıp beni,
Yeniden küllerimden yaratsan...
Kalbimin dinamit olan yeri hazır patlamaya,
Alnımda mayın,
Yanaklarımda pusudur yalnızlık.
Dudaklarımla dövülmüş kanatılmış bir kaç sözcük,
Nereye baksam gözlerimi her kırptığımda,
Yokluğun çarpar yüzüme,
Bir dalganın nasır tutmuş gözlerinden koparılmıştı
Titreyen kaç elin ayasıyla dokunmuştu yakamozuna o adı cellad şehir
Bir dilenci gibi kaldırımda mendil açar mıydı girdabında yırtılan gövdesi
Ne çok puslu renk tanıdı hüznü, limansız yeşeren mevsiminde
Bir şiire vurdu yokluğunu gözleri görmez
Kısacık bir türküye astı yarasını dili konuşmaz,
Bir şiir gördüm
Odamın eksiltilmiş yalnızlığında
Kuytudaydı ve unutulmuşluğuna sarılıp
Az üzgün birazda kırgın duruyordu
Eğilip aldım durduğu yerden
Sevgiliye bakmak içindi gözlerim,
Sırf bu yüzden kör oldum
Ve
Sırf bu yüzden
Denizde yakamozu
Bulutların ardında dolunayı unuttum.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!