el-Gaffar
Harman yeri gibidir mahşer,dağ dağ yığılır günahım
Bağışlamana sığınırım.Sığınır ahım,sığınır eyvahım
..
Biz seninle bir dağ yamacında
Açan sarı lalelerdik
Hüzünler, ayrılıklar üstüne
Sevda türküleri söylerdik
Biz seninle bir dağ yamacında
Amaçsızca savrulan deli-dolu bir rüzgardık
..
Sohbetinde durma hodbin densizin.
Bir heliği olsa, atar dağ gibi.
Hiylesine akıl ermez dinsizin,
Olmayan cevheri satar dağ gibi.
Güvenip de tınaz bozma yelinde.
Şimşir tarak sahtekarın kelinde.
..
Beklentilerin gölgesinde bırakılmışsa sevgi;
Gölgenin bittiği yere kadardır ilgi.
Şirin mi istedi ki dağları delsin Ferhat;
Mesele dağ değildi, dağ gibi sevmekti.
..
Alla hjärtans Dag musa-001 -İsveçce
Hej min kära..
Hej, mina blommor...
Hello my love..
Hej, min musa...
Alla hjärtans Dag....
..
Theodore Kaczynski yaşamının çok erken dönemlerinde tekno-endüstriyel sisteme karşı bir tavır geliştirdi. 1962 yılında Harvard'daki son yılında sistemin hayal perdesinin gözlerinden kalktığını ifade edip bu dönemde kendini oldukça yalnız hissettiğini ekliyor. '60'larda teknolojiye karşı bir takım eleştiriler vardı, ama bildiğim kadarıyla teknolojik sisteme karşı olan pek insan yoktu. 1971 veya 72'de, Montana'ya taşındıktan kısa bir süre sonra Jacques Ellul'un kitabı, Teknolojik Toplum'u okudum. Bu kitap bir köşetaşıydı. Büyük bir coşkuyla okudum ve 'bu adam benim bunca zamandır söylemeye çalıştığım şeyleri anlatıyor' diye düşündüm.'
Neden kişisel olarak teknolojiye karşı durmayı seçtiğini sorduğumda hiç vakit geçirmeden cevapladı: 'Neden olduğunu sanıyorsun? Teknoloji insanları makinenin içindeki dişlilere dönüştürüyor, özgürlüğümüzü ve irademizi alıp götürüyor' Fakat bundan daha fazlasının olduğu belliydi. Söyledikleri makineye karşı duyduğu öfkeyle birlikte, Montana kırsalındaki çok özel bir yere duyduğu derin sevgiyi de hissettiriyordu. En çok canlandığı ve coşkuyla anlattığı konu, orada kurduğu ve daha sonra sistemin saldırılarına karşı korumanın yollarını aradığı dağ yaşamıydı. 'Doğrusunu söylemek gerekirse benim politik bir doğrultum yok. Eğer birileri bulunduğum yere doğru yol açarak ve tabii bunun için ağaçları keserek, uğuldayan helikopterleri ve kar motosikletleriyle gelmeseydi hala orada kendi halimde yaşıyor olurdum ve dünyanın geri kalanı da başının çaresine bakabilirdi. Politik akımlara katılmamın nedeni buna zorla itilmiş olmamdır, doğrusu böyle bir şeye meyilim yoktu.'
1971'de, 29 yaşındaki Kaczynski Berkeley'deki matematik öğretmenliğinden ayrılıp, Lincoln, Montana yakınlarındaki kendi inşa ettiği barakaya taşındı. İlk on yıl boyunca doğa içinde kendi kendine yeterek yaşamasını sağlayacak ilkel beceriler üzerine yoğunlaştığını ve çocukluğundan beri içinde bunları yapmak için bir dürtü bulunduğunu söylüyor. 'Tartışmasız olarak teknolojik sistemin dışına çıkmamın başlıca nedeni, başka yaşama biçimleri ve özellikle de ilkel insanlar hakkında okuduklarımdı.11 yaşımdayken Illinois, Evergreen Park'taki yerel kütüphaneye gidip geldiğimi anımsıyorum. Burada Smithsonian Enstitüsünün bilimin çeşitli dallarına ait kitap serileri vardı. Diğer şeylerin yanında, tarihöncesi insan üzerine bir kitapta antropoloji hakkında bir şeyler okudum ve okuduklarımdan inanılmaz derecede etkilendim. Neandertal insan ve diğerleri hakkında birkaç kitap okuduktan sonra daha fazlasını okumak için dayanılmaz bir istek duydum. Ve kendime 'neden? ' diye sormaya başladığımda fark ettim ki asıl istediğim başka bir kitap daha okumak değil onlar gibi yaşamaktı.'
Montana'ya yerleşmesinin ardından Kaczynski bir öğrenci edasıyla, yenilebilen yabani bitkileri isimlendirmek, hayvanların izini sürmek ve ilkel tekniklerin benzerlerini oluşturmak gibi konularda hummalı bir çalışmaya girişiyor.'Uzun yıllar önce, hayvan davranışlarını öğrenmek için, örneğin Ernest Thompson Seton'un The Lives of Gaming Animals (Oyun Hayvanlarının Hayatları) türünden kitaplar okurdum. Fakat ağaçların arasında bir süre yaşadıktan sonra içimde herhangi bir bilimsel çözümleme okumaya dair bir nefret gelişti. Profesyonel biyologlar, doğal yaşamı, hakkında yazdıkları şeylerle kirletiyor ve paramparça ediyorlardı. Benim için, kişisel tecrübeyle vahşi yaşamdan edindiğim bilgi daha değerli ve önemli gelmeye başlamıştı.'
..
Ben çöllerdeki susuz toprakların,
Çilekeş ve çorak adamıyım.
Ve kentlere, beton yığını evlere yabancıyım.
Kimileri kentlerin süslü püslü kızlarıyla
Günlerini gün ederlerken,
Biz yaşamı, doğmamış çocuklarımıza
Ve kalbimizdeki sevdalılarımıza bağışladık.
..
Milletin efendisine benzer bir halim var,
Dağ evinde, dağ evinin damının üstünde
Yazarım bu dizeleri, köylüye benzer siluetim ile.
Ney sesinin huzurlu psikolojisi altında
Dökesim var kelimeleri mürekkebim bitene kadar aslında.
Aslında böyle dediğime bakma, mürekkep falan yok yanımda.
Yine kardeşimin çantasından çaldığım,
..
Derindi dağ seni gördüm
Ülkem,sevincim benim
Derindi dağ
Büyüdüm
..
A- Konst övernaturliga krafter -001-Sweeden
Vet ni....
Konst övernaturliga krafter....
En dag, jag becomed en poet.....
Den dagen, skrev jag dikter till ängeln …
..
Bir zamanlar sen benim gözümde prensestin
Yalanların batırdı aşkımın gemisini
Ben çöllerde yanarken sen hep sahilde estin
Yıktın umutlarımın dağ gibi kalesini
Başına o tacını ellerimle takmıştım
Yıkıp da bentlerimi Fırat gibi akmıştım
..
Bir dağ ki dört mevsim kar kaplı sinesinde kardelenler açan...
Bir dağ ki nemrut gibi koynunda asırları saklayan...
Bir dağın kızısın sen....
Bıkmadın mı her seferinde susmaktan...
..
Uzadı yollarım menzil görünmez
Vuslatına mani birçok saha var
Yar ’sız sevdalarım aşka bürünmez
O dağın ardında bir dağ daha var.
Aşılsa bu dağlar biter mi dertler
Hiç aman vermiyor şu zalim fertler
..
……… Suskunluk değildi şaşkınlığıma benzer duruş ve gözlerime o ifadeyi yakıştıracak bakış arıyor, bulamıyor, şizofren kelimeleri yağdanlıkla yıkıyordum… Uzandığım; tuttuğum, açacağım her kapıya gülüşünü giydirdim, açmaktan, yüzünün ardındakilerle buluşmaktan korkuyor, o yüzden yağlayamıyordum gıcırdayan menteşeleri…
……… Ebem, delisin derdi gülümseyerek, ters yüz ederdim her şeyi çünkü, severdim ters duran şeylerin ardındakileri keşfetmeyi, buluşmayı… Güneşin battığı yamaca sırtımı verip, nedeni saklı iki duble rakı içiyorum her akşam, o anda güneşi doğuran karşı yamaçta ay ışığı yüzünü göstermeye başlıyor, hemen her gün güneş, gökyüzü, ay ışığı ile ters yüz oluyor geceden sabaha sessiz ve çılgın sevişiyorum… Sabah olunca güneş, akşam ay ışığından utanıyor ama yüzsüz utanmaz ve kusursuz hemen her gün çılgınca sevişiyoruz…
..
Bir tepeye varıp durdum
Dağ söyledi ben ağladım
Ne diyorsa kulak verdim
Dağ söyledi ben ağladım
Görülmeyen ardı varmış
Yarasının kurdu varmış
..
“Kalabalıklar içinde yalnızlığımla! ”
Ne gelen var ne de giden
Sanmayın ki şaşıyorum!
Uzaktan çok akıl veren
Dağ başında yaşıyorum!
..
Kırk yıllık emeği verip sellere.
Çekip gidesim var bir dağ başına.
Yaşanan cefayı sarıp yellere,
Çekip gidesim var bir dağ başına.
Kopup insanlıktan duygusuz hissiz,
Kurt ile kuş ile kalaydım sessiz.
..
Çevresinin en büyük yükseltisiydi, ayaklarının dibinde ovalar, başı bulutlardaydı. Ardında ne saklanmışlıkları barındırdı, mevsimlere inat ne yeşillere umut verdi, tenhalıklarında ne gizler sakladı.
Güçtü… Kimileri ona yaslandı, kimileri onda birikti, doldu, aktı, onun yamaçlarında barınıp, onda doyup, ondan iniyorum diyerek hükmetti.
Zordu… Geçit vermedi sevdalara, o izin vermedikçe geçilemedi.
Birçok kişide karmaşık duygular uyandırdı. Ona ulaşmak isteyenlere görüntüsünün azameti, hoyratlığı ile ürküntü, aşılmazlığıyla yılgınlık verdi. Buna rağmen, kendine has özel değerleriyle, karşı gücü içinde barındırmayı da bildi. Onun tarafından kabullenilmek güç, zorlu ve acımasız olmasına rağmen, karşı konulmaz çekiciliği hep çekti.
Yüksekliğine imrenildi, gizleri merak edildi, cazibesi kıskanıldı, yumuşak bir şeyler söylenmesi beklendiğinde kükredi, kükremesinden korkuldu, irkildi, anlaşılmazdı, çelişkileri çözülemedi.
Ay onu karartamadı, güneş eritemedi, yıldızlar onu kendilerine sevdalı sandılar. Yere sevdalıydı, yerden koparılmıştı, paramparça edilerek, sevdasının acısı yüreğinde hep acıdı. 0, kavrukluğunu serin yamaçlarda sustururken hep uzaklara baktı.
Yalnızdı, sesini başındaki dumanlarda sustu…
..
Gönül gözü kör olan,bilmez çareyi bekler.
Sevda dağ dağ dikilse, iner dereyi bekler.
Şaşkınlık bela olur, anlamaz ne ettiğin,
Çare kendi olsa da, bilmez çareyi bekler.
Çankırı-22.09.2004
..
YAR NEREDESİN
Çığlığım turnayı gökte susturdu,
Feryadım dağ deldi, yar neredesin?
Hasetliğin bana, al kan kusturdu,
Feryadım dağ deldi, can neredesin?
..