Durağınız meyhane içkiler şarap olsun
AIDS denen hastalık o ilâhi bir ceza
Yıllanmış olmalı ki ciğerler harap olsun
AİDS denen hastalık o ilahi bir ceza
Nefsine uyanların budur işte emeli
Toros dağlarına yaslandın böyle
Senden söz edeyim hemen Antalya
Toprağın altın mı gümüş mü söyle
Her yanın yemyeşil çimen Antalya
Mişafir edersin böylesi günde
Zalimin parmağı tetikte durur
Dilerim dünyada savaş olmasın
Çoluğu çocuğu acımaz vurur
Dilerim dünyada savaş olmasın
Mazlum milletlerin belalı başı
Kendimi benzettim kuru yaprağa
Rüzğarlar estikçe düşerim anam
Böylece girmeden kara toprağa
Söylenir sızlanır deşerim anam
Ömrümüz içinde geçiyor çağlar
Bayramda aradım bir çorba için
Bulamadım bir keş nerede kaldı
Yağsız olsun dedim ısınmak için
Bulamadım bir aş nerede kaldı.
Kahrımı yakıpta korlasam diye
Günün kutlu olmalı iyi ki doğmuşsunuz
Üzmesin sizi kimse siz hakkı bulmuşsunuz
Nedamet kulun işi siz nadim olmuşsunuz
Üstelik bu alemde gül gibi kokmuşsunuz
Nezafeti yüreğe,elbet indirmişsiniz,
Ümidi saklı tutup,hayatı bilmişsiniz,
Başımı buluda değdirem derken
Dizlerim dereye düşüyor gardaş
Fırsat denen altun elde variken
Gözlerim sarıya düşüyor gardaş.
Uyup gidiyorum şimdi mallara
Bombalarla yerler duman
Barış sesi benim sesim.
Dünya zindan böyle zaman
Barış sesi benim sesim.
Savaşlara dur diyelim
İnsanları sevdi uzak durmadı
Hatıralar, gönüller sordu GÜRKANİ
O kırıldı ama kendi kırmadı
Bakıp uzakları gördü GÜRKANİ.
Gürkani;
Söz vermişti Antalya 'ya gelmeye
Benim nerden geldin karşıma çıktı
Yıkıl git karşımda durma ha durma
Sözüme gücenip kaşını yıktın
Kahrından sazını kırma ha kırma.
ÂŞIK İSMETİ:
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!