Kaybedince öğrenin gerçekleri.
Öyle tesbih tanesi gibi sıraya geçerler nasıl olsa,
Önünüze engel koyan sıra bekçileri.
Keskin sanmasın kimse küpünüzü.
Dost başa, düşman ayağa bakar diye laf etmiş zamanında birisi.
Ayağınız kaymadan yere düşmeyi öğrenemeseniz de,
Hata da benim,
Ceremesini çekecek olan da.
Sonuçlar da benim.
Sebepler de benim.
Kendinde değiştiremediği ne varsa,
İnsanlara empoze ettiğinden dolayı,
Geldim, ne zaman istersen sana..
Değdi, ellerim ellerine.
Zaman eğdi boynunu tam kavuşup,
Sarılınca...
Tam da oluru var sanıp aşka,
Ne fark eder, her düşün ortasında turnayım,
Sözünü tutmak nedir bilinmez diyarlarda.
Kalsam olmazdı,
Özgürlüğe susayan ellerinizde.
Reçetesini bulmak hangi doktora farz oldu,
Renkli yaşamanızı yetersiz gören, hümaşahda ?
Ne yaman adamsın arkadaş!
Marifetli ellerle, hangi yalandasın ?
Hiç soru sorar mısın kendine ?
Bu kadar hayatı niye yaşarım diye.
Sormazsın, bilirim!
En son beni bir garın ortasında yine; terk ettin böyle,
Dar ağacında sallanıyor insanlık.
İnsanların kör gururu uğruna,
İzmihal revadır masum orduya.
Neresinden tutsan, dört yanın tutsak.
Hangi çözüme uğrasan, çaresiz.
Sende kalan bağımsızlığını kaybeder.
Aynısını yaşamam an meselesi.
Gönlüm razı değil sensizliğe,
Aklımda senden kalma bir sessizlik.
Aklım ve kalbim..
İkisi de fena halde bana karşılar.
Beklerim deme.
Beklemezsin sen de.
Korkaklık serüveninde son noktada mısın?
Adalet sahipleri bile yetişez mi hızına ?
Bu konuda bana durmamı söyleyen hancının birisin.
Yoktur herhangi bir zamanda beklemeye,
Garip bir edebiyatın peşinde koştum yıllarca.
Sanki soran oldu mu ?
Hayatın nasıl gidiyor?
Bunca sene kendi doğrularının peşinden,
Nasıl haykırdın sen diye ?
Sorsalardı eğer verilecek bir cevabım yoktu onlara .
.
Sevincim ve öfkem birbirine karışır,
Dönülmez akşamın ufkunda.
Sanrılar, sürüklerler bilinmez diyarlara.
Her şey elimden akar.
Süresiz saygım;
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!