Gelde geleyim, elleri boş dönsemde umrumda olmaz,kaybedeğim bir şey yok benim ha zengin değilim ben, benle yiyemezsin ama benle gezersin. Yoksulluktan korkmam ben, varlığım yok ki yokluktan korkayım. İstersen bir bankta simit yeriz, mutluluk küçük şeylerle olur bizim için. Fazlada yanıma sokulma parfüm korkmayız biz çalışır ter kokarız. Biz tiyatrolara gidip gülmeyiz birimiz seyirci olur birimiz oyuncu, kendimizle güleriz ama gerçekten güleriz, sıcak güleriz, tatlı güleriz. Ağlamayı severmisin, ben çok severim. Yağmurda ıslanmayıda severim ben. Dert keder nedir diye sorma bana, gözlerime bak görürsün içindeki uçurumları. Böyle konuştuğuma da bakma ha henüz ölmüşte değiliz güneşin doğuşunu, nehirlerin akışını çiçeklerin açışını bizde görüyoruz...
Gelde geleyim; öyle lüks yerlere götüremem seni ama korkma aç da bırakmam. Belki bellonada, merinosta yatıramam seni ama yerde de komam, Beş yıldızlı otellere götüremem seni ama ufak bir kamp kurarız kendimizce, doğal gazımız yok kusura bakma ama sobayı yakarım ben sen rahatını bozma. Gece alemlerinde acemiyiz biz ama bilmiyorda değiliz, bir doksandır benim boyum ama katil değiliz duygusalız biz. Oxfort Otdü okumadık biz ama cahilde değiliz sevgi nedir biliriz yalnızlık nedir biliriz.
Gelde geleyim doğuluyuz biz Cesaret Dağları'nda büyüdük, mangal yürekliyizdir sevgi yürek ister cesaret ister. Balıkçılardan balık yemeyiz belki ama kendimiz tutarız nasibimizi, gece klüplerini sevmem ben ama gece yıldızlara bakıp türkü söylemeyi severim. İçimiz rahattır bizim gözümüz tok gönlümüz hoştur. Sinirlenince kafa bulmayız biz çekerim feleğe iki tane tokat yanına da bi siktir al sana rahatlık al sana ferahlık, itle köpekle işimiz olmaz bizim ama severim kapımdaki kedimi bir de köpeğimi. İnsanlarla yaşayamam ben ama yalnız da yaşayamam. Hastalığı ayakta atlatırız biz hastane yolları nedir pek bilmeyiz, yetmiş yetmiş beş ekran izlemeyiz biz alışkın değildir gözlerimiz bozulur, elli elli beş yeter bize, biz onunla avunuruz. Yat, kat, villa, ağır gelir bize alışkın değiliz sert olmazsa yerimiz yatamayız biz. C4 lere X5 lere binemeyiz biz, ama ata iyi bineriz, biz ülke ülke değil atımız yorulana kadar gezeriz. Gelde geleyim; biz aşkımızla tazelik isteriz yeni bir mevsim, yeni baht isteriz, biz bizi isteyenleri isteriz, biz bizi istemeyenleri istemeyenleri isteriz...
..
hayatı şah mat etmek istiyorsan önce yüreğinde kileri ortaya koymayı cesaret edeceksin
..
Sarhoş etti gözlerin üstümden atamadım
Tutuldu dilim kendimi sana anlatamadım
Yaklaşıp kollarında gül gibi açamadım
Cesaret edip aşkımı ayaklarına saçamadım
Aşkın esir aldı kalbimi kaçamadım
Başkasına bakıp ihanet etmezki gözlerim
..
cesaret edip başladığınız her iş bir başarıdır. sadece mükemmel başarı ile olağan başarı arasındaki fark; sizi daha fazla haz almaya yönlendirir... aydın gürz
..
03.03.2015 - Salı - Engin Çakar
Hayatımızın fırtınaları vardır; ne zaman ne şekilde bizi yakalayacağını bilmediğimiz... İnancın getirdiği umudumuzla,fırtınanın esişi bizden daha az şey alır.Fakat aldığından çok verir,bir bakıma bizi hedefe daha çok yaklastirir.Amma ve lakin azim olmadan hedefe ulaşmak abes olacaktır.Azimli birey fırtınanın esişine aldırmaz, fırtınanın esişine ayak uydurarak o da bir fırtına olur ve önündeki tüm engelleri/setleri bir bir aşarak bundan fayda sağlar.Bunun neticesinde de zamanında fırtınaya yol arkadaşlığı yapmış olmanın vermiş olduğu gurur,cesaret ve gayretle gelen duygularla hiçbir fırtınayı gözünde büyütmez ve fırtınadan aldığı rüzgârın kuvvetiyle deli bir rüzgâr misali esip gürlemezde önündeki engelleri iyi bilir ve ne ile karşılaşacağını sağlam tahminlere dayanaraktan az-çok bildiğinden onu ayakta tutan hayat çizgisinde daha emin yürür...
İşte bu yazımda da fırtınanın estiği yönlere değinerek hayatımızın fırtınalarının aslında hiç de gözümüzde büyütülecek kadar olmadığını, aslında zorluklara ayak uydurmaya yardımcı birer klavuz olduğunu göstermeye çalışıyorum...
Fırtınalar arkadan esince hedefe hızlı varır mahlukat-ı beşeriye..önden esincede fırtına sonrası kişi daha cesaretli hale gelerek ileriye daha umutvar biçimde bakar ve her fırtına sonrası yıpranmışlık nüksetsede, kişi bu yıpranmışlığın sonunda maneviyatın getirmiş olduğu inanmışlıkla daha güçlü hale gelir..Lâkin maruz kalınan hiçbir fırtına hedefsiz/idealsiz olmamalıdır..Aksi takdirde önden de esse, arkadanda esse faydası kısa/değersiz ve bazende umutsuzluk içinde, hüsrana götürecek/sonu getirecek sebep oluverir.Misyon ve vizyonumuzla hareket edecek olursak hüsrana uğramak diye bir tabir aklımızın ucundan bile geçmez.Şunu da belirtmeliyim ki önemli olan fırtınanın estiği yön değildir; fırtınadır ve elbetteki ruhumuz daki ölümsüz azmin getirdiği cesaret fırtınası/madalyasıdır; eğer ki fırtına yandan eserse yönümüzü/rotamızı olayın gidişatına göre ayarlamalıyız...Yani fırtınaya yön veren bizleriz.Bız neremize esmesini istiyorsak oraya döneriz ve yöneliriz.Bizlerin bu konudaki hassasiyeti bir rüzgârın ruhaniyetine girmek olmalı.Olayların akışına kapılarak gerekirse fırtınayı dostumuz bilerek ileriye dönük adım atmak en muteber olanı olacaktır...
(Hedef:Umudun getirdiği cennet)
(Hedefsizlik/idealsizlik:umutsuzluğun getirdiği isyan/cehennem)
Hayatımızdaki esen fırtınaların bizi hedefe yaklaştırması temennisiyle...
..
Düştü ansızın yüreğim yere
Cesaret edip te alamadım
Gönül duyğularım yerlerdeydi
Kendime gelemedim ki toplayayım.
Ağır ğeldi bana bu sevda yükleri
Ezilmeye başladım ağırlğından
..
Hep görürüm gözlerini mektepte
Hep yanımdasın, kalbimin ucunda
Hep benimlesin... Belki de benimsin
Bir şeyler eksik; cesaret, sevgi, aşk
En ön sırada gülümseyen gözler
En arka sırada ağlayan sözler
..
Her çiçekten bal almayı
Maharet mi sandın gönül
Seven yare kul olmayı
Cesaret mi sandın gönül.
Cesaret sevgini gücü,
Dinlemez cürümü suçu
..
Atıldık kavgaya yürüyoruz en önde
Devrim bayrağımız ellerimizde
Coşkun sel gibi yıkıyoruz setleri
Akıyor akıyor akıyoruz biz
Cesaret cesaret daha fazla cesaret
Kurtuluş mutlaka ellerimizde
..
Kimdir bu, cesaret savurur sokaklara
kimdir bu, cesaret savurur sokaklara
Mescit, minber, kıble ve dam altı
şefaat ya resulallah, kimdir bu
cesaret savurmakta sokaklara
allahuekber, allahuekber
..
Aşk cesaret ister,kocaman bir yürek ister
Senin yüreğin bu kadar darmı?
O yürekte banada ufacık bir yer varmı?
Aşk hayatın tek düzeliğine,
Hayatın sıradanlığına başkaldırıdır
Sende hayata kafa tutacak cesaret var mı?
Adın gökyüzü,ufkun bu kadar darmı?
..
Ne kadar uzak görünseler de
İki kardeş arası kadar uzaktır birbirine;
Korku ile cesaret,
İnsanı tam ederler…
Birisi yalnızsa;
Yani korku ve cesaret ayrıysa birbirinden
..
eski tarihlerden günümüze gelen bir hikayedir aslında köyümüzde kulaktan kulağa aktarılan bu giz nicedir bende ninelerden duyarım bu gizi ama belirli bir yaşta olman gerekir bu hikayeyi ninelerin sana anlatmaları için işte bende o yaşlara yeni girdiğimde hep bir heyecan içindeydim ne zaman beni çağıracak acaba nineler diye ve bir gün işte birgün gelip çattı ninelerin benimle konuşacağını söyledi hayto kuş uçup geldi bir yerlerden zaten sadece belirli anlarda ortaya çıkardı kim bu zamana gelse hayto kuşu ortaya çıkardı nereden geldiğini kimse bilmezdi geldi kondu ağaca ve başladı konuşmaya sesinden tanımıştım onu benden öncekiler sesini tasvir etmişlerdi hep nasıl çıktığını neye benzediğini bir merak tüm ayrıntıları öğrenmiştik büyüklerimizden bende o olduğunu anlayıp hemen attım kendimi kapıdan bahçeye...evet karşımda olan oydu tanımıyordum ama o olduğu belliydi hayal ülkesinden geldiğini söyledi çok uzun ve yorucu mu geçmişti acaba yolculuğu diye düşünürken... bilmediğim bir hüzün kaplamıştı yüreğimi hayto kuşunun yolculuğuna dair garip bir hüzüntü içinde bir sevgi masalını da barındıran garip tanımlanamaz bir his belkide hissettiğim....nasıl tasvir edilir bilinmez...hanı insan uçurumun kenarına kadar gelirya sarp kayalıkları tırmanıp sevdalı olduğu çiçeği koklamak için işte belkide öyle bir histi su an içimde hissettiğim damarlarımı kavuran bu duygu..arkamdan geleceğine inandığım bir kokunun hissi tam bu sırada hayto kuşu bir kanat çırptı ve yüzüme vuran o ılık rüzgar ile kendime geldim..geldim ve etrafımın değiştiğini hissettim ben bunları düşünürken hayto kuşu çoktan çıkarmıştı benim çıkmam gereken yolculuğa hayto kuşu beni bir evin önüne getirdi bu yolculuk bir anlamda uzun bir anlamda da çok kısa bir yolculuk olmuştu ne olduğunu anlamamıştım açıkçası önünde bulunduğum evi incelerken bir anda aklıma hayto kuşu geldi arkamı dönüp ona buranın neresi olduğunu sormak isterken bir anda arkamda hiç kimsenin kalmadığını hissettim ne kadar da çok şey hissetmiştim...kapıdan içeri girdim yavaş adımlarla ama ne kadar yavaş adım atmaya çalışsam da sanki bir kayanın suya düşmesi kadar ses çıkarıyordu adımlarım şaşırmıştım 7 tepeden duyulmuştur gelişim diye düşündüm...düşünürken..düş olduğumu hissettim düştüm...evet galiba düştüm derken düştüm ayağa kalktığımda çevremdeydiler nineler, nineler kimi sevdalı kimi hüzünlü kimi yürekli kimi hayalini bırakmış bir uçurumun kenarına hayalleri yeşermiş ve koklanmayı bekler...5 nine 5 duygu 5 düşünce sadece düşünce düştüm düş sadece bir düş olabilir diye düşündüm ama hayır birisi elimden tuttu pamuk şekeri koktu bir anda burnuma bir nine anlattı sevdayı sevdalıları sevdanın nasıl olması gerektiğini sevdayı üfürdü yüreğime yürekli nineyle birlikte ve yürekli nine getirdi kalbime sevdanın cesaretini cesaret sonsuz bir an bile düşünmeden ölebilecek bir cesaret sevdiği için sonra hayal nine gırdı konuşmaya hayallere uçurdu beni milyarlarca hayal uçuşurken yanımdan ne kadar dokunmak istersem o kadar uzaklaştılar çocukça bir edayla kovaladım onları taki yorulana kadar belkide başkaları tarafından dokunulmaması ve bilinmemesi gereken hayaller diye düşündüm düşün-düm belkide senin düş-ün bakalım düş-ün-müyüm kız düşündü oğlan düştü uçurum ninenin kenarına ve uçurum ninenin uçurumundaki çiçeklerin kokusu bir anda uyandırdı beni uykumdan hüzün kovan kuşu geldi yanı basıma hüzün kovan kuşu hüzün kuş uçtu bir hüzün apansız kovandan
bir anda hissettim sevdiğimin yüreğinde olduğumu nicedir sevdiğimden habersiz içinde olduğumu sevdiğim benden habersiz... sadece bir düş...gerçekleşecekti hayatta iyice düşünmesini söyledi düşündü düşleri hangisi gerçekleşmeliydi acaba o zamana kadar çokta düşe yazmamıştı aslında kararsız kaldı öylece baktı uçurumun kenarından obaya gözlerini kapadı ve bir düş oluverdi..
06022007
..
sen gözlerinde bir damla yaş sebepsizce haykırmak seviyorum demek için cekinmek hiç yaşanmamışcasına uğrunda ölmek seviliyorsun demek değil seviyorum deyip çığlık atmak cesaret ister değilmi aşkım
..
Yutup bana bıraktığın acıyı yoluma devam edemiyorum' sebebi ol herşeyin' yarınımın sebebi olma sakın! bırak faili meçhul kapatayım gözlerimi' can deva bulmaz belki ama' bir cesaret teselli bulurum...
..
Rüzgarlar söndürmesin aşkın meşalesini,
Kısmaya kalkışmayın sevdamızın sesini,
Çiçekle donatalım bu sevgi bahçesini,
Bir hoyrat el dokunup soldurmaya kalkmasın,
Sevmek cesaret ister,ödlek dönüp bakmasın.
Gel coş eyle gönlümü, ey canım servinazım,
..
Her şey değişir, söz vermek bunu durduramaz. Kimse bir ağaçtan, bahar bitince çiçeklerini korumasını bekleyemez. Çünkü sonunda çiçekler meyveye dönüşür. Ve sonra, sonra ağaç meyvesini kaybeder. – Ya sonra? – Sonra yapraksız bir bahçe. – Yapraksız bir bahçe mi? – Farsça bir şiir. Yapraksız bir bahçe. Güzel olmadığını söylemeye kim cesaret edebilir?
..
Hiçbir şey, takdir edilmemiş başarılardan daha cesaret kırıcı değildir
..
Biz aşkı arıyorduk aslında ayrı ayrı yollarda ve böyle olunca aşk; azap makamında karşılarmış insanı. Dur durak bilmez çarpıntıları sol yanımızın bir bakıma sona da koşuşuydu ömrümüzün.
Hepsi ama hepsi dudağımızda asılı kalan sevme kokan, mutluluk kokan, ve dahasında aşk kokan içimizden içimeze söylemeye ancak cesaret edebildiğimiz sese dönüşmeyen cümlelerin suçu. Ne vardı sanki hadi bir cesaret akıp gitseler sevgilinin kulağına. Ne vakit bu düşe saplansam iç çığlıklarım zorluyor kulak zarlarımı. Uykularım kaçıyor. hadi beni sev desem de gel diyemiyorum örneğin.
Aslında herkes bilirki mutluluk: hemen yanıbaşımızda elimizin altında görünce tutunca büyümeye kocaman olmaya nazır bir zerredir. Ne kadar ağırlaştırıyoruz ve ne kadar kaçıyoruz ki bilmeden ulaşılmaz maksudlar diyarına yolluyoruz.
Şimdi sen sevgili; bu nadan hayata gark olan bu hep hissetmediklerini yaşayan adama ne verebilirsin?
..