Ben Ali olayım yine ve sen ol Ertekin
Ben kitap okurken sen vur yine kahpece
Yıllar sonra biçilirken bize cümleler
Alacaksın mahsulünü ektiğin.
Ozan sözü kutludur,
İyice işitin sözlerimi.
Ötelerden getirdim atalarımızın dediklerini,
Yoksa yine esaret altında yaşamayı mı düşünüyorsun ey Türk budun?
Yozlaştık, koptuk özümüzden.
Su gibi geçen zaman,
Dem vuruyor bazı noktalardan.
“Oturursan yok olacaksın, davran.”
Adın yaşayacak, beriye bir şey bırakırsan.
Bence mühim olan fevkalade,
Ben, ciltlerden mürekkep bir kitabım:
Yazılarla, detaylarla dolu hayatım.
Beni bir anda okuyamaz;
Ve bir anda anlayamazsın.
Hayatın gerçeklikleri ile karşılaşmak. O gerçekliklere, hazırlıksız yakalanmak. Ve savaşmak, putlarınla. Onlarla barışmaya cüret etmek. Gençlik denizinden kalkıp, orta derece yaşlılığa doğru ilerlerken, derinlere batmak ve bir de yüzeye çıkmak. Çalkantılı bir zihin. Bir sürü fikir. Düşünüş, imtihanlar ve nihai şey: yozlaşma. Ve bir başka şey, olgunlaşma. Bengi dönüş. Da capo! Al bir daha baştan. Yine sallan. Devril. Düş. Kalk sonra. Sabret. Yine savaş. Da capo! Ezil yine. Örselen. Darbe ye. Küçümseyici bakışlara maruz kal. Kinlen. Belli bir eser çıkar ortaya. Salıver. Savur. Dur. Çevrene bak. Ümit et yine. Sev. Sevil. Ayrılığa katlan. Sev. Sevilme. Şiddet gör. Sabret. Sükûn et. Sineye çek. Plan yap. Doğrul ayağa. Adım at. Yürü. Koş. Her şeyin iyi olacağını ümit et. Yanıl. Boşa çıkacak olsun beklentilerin. Ziyan et. Şimdi büyüdün. Elde avuçta ne kaldı? Sıfıra sıfır, elde var sıfır. Senden geriye ne kaldı? Eserlerinden başka neyin var, hakiki olarak sevdiğin? Ümitlenme. Onlar da iki yıl içinde unutulacaklar. Belki daha kısa sürede. Giy kabanını. Dışarı çık. Yağmur yağıyor. Denizin kenarına var. Şimdi deniz çalkalanıyor bir de, senden ayrı olarak. Aynı şeyleri bir tek sen deneyimlememişsin. Hatırına getiriyorsun. Ağlamak istiyorsun. Ağlayamıyorsun. Boğazında bir takılma hissediyorsun. Hastaladın. Akşam ateşin çıkacak. Ellerin ceplerinde. Dünyan karanlık. Her şeyini yitirmişsin, kutsalların da buna dahil. Yalnızsın. Çok insan tanımışsın. Çok insan seni tanımış. Fakat unutulmuşsun yaşamdayken. Yere bakıyorsun. Cam bir şişeyi tekmeleye tekmeleye yürüyorsun. Gülüyorsun. Bu sefer şişeyi alıyor, kayaya fırlatıyor ve patlatıyorsun. Parçacıklar etrafa saçılıyor. Tabanca mı, ip mi, bıçak mı, ya da başka bir şey mi, düşünüyorsun. Miden bozuluyor. Bazı bazı kabız, bazı bazı ishal oluyorsun. Beynin bulanmış antidepresanlardan. Kimsen yok. Kusasın geldi. Öğürdün. Kusamadın, birazca salyan aktı toprağa. Yoruldun. Geçecek diyorsun. Sabrediyorsun. Ve, bir şekilde, gelip geçiyorsun. Rolünü tamamlamış oluyorsun. Salt acı. Saf acı. Ne çektiğini sen bildin bir tek. Öyleliğiyle kaldı her şey. Sen, kendi içinde kocaman bir dünya idin oysa. Şimdi, arkandan, yine namertçe gülüyorlar.
Çepni Serhat ÖZTÜRK
Ben ölürüm, eserlerim yaşar, değil.
Ben ölürüm, eserlerim yaşar bir müddet, belki.
Diyeceksin.
Ben ölürüm, eserlerim yaşar ve beni de hatırlatırlar, değil.
Bir şehir göründü,
7 saatlik uçuş,
Burası şimdi Antalya,
Uçakta iki kadının ortasındayım.
Biri Kırgız biri Rus.
"Ân gelir!" demekten de bıkıp u-san-dım,
Düşüp düşüp kalkmaktan da bu-na-dım.
Şaşakaldım ve yolumu sa-pıt-tım,
Her seferinde kör talihime yan-dım.
Yüz defa saf yaran ben,
Yüz defa kaybeden ben,
Bir defa kıymetim sen,
Bilemedin, ona yanarım.
"Acaba"lar fazla.
Biliyorum...
Benim de bir sevenim olsaydı,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!