Eller kelepçe, parmak şakaklarda.
Bir gölgenin altında uyuştu başım.
Akıl, deli gömleği kalem ucunda.
Ağlayanlar zaptını, tutacakmışım.
Beni boğuyorlar efendim ruhumu çıkarcasına
Ses çıkartamıyorum,dilime gelmeden yutuyorum.
Bir güzellik sahibi yok ki çile yüklenmiş.
Meğer vicdanın parmakları da törpülenmiş.
Ilham sürüleri geçiyor aklımdan, ben bakıyorum
Kalem düşünceler ortağı, ona ruh üflüyorum.
Yeni bir yüz inşa edildi, göçe hazırlık.
Yüce mahkemede duygular yargılanıyor.
Karar , ince örülü zaman kesin idamlık.
Zihne kalemden dar ağacı kuruluyor.
İnsana ve ışığa cevher vermemişti Tanrı.
Parça parça çamur, nefis yoğrulmamıştı.
En başta beni sana sarhoş etmişti.
Kalu beladan önce, alem yaratılmamıştı.
Meğer gözlerde yalan söylermiş.
Hem de Tanrı övünürdü öğretmedim diye...
Olmayacak biri bir kez gömdü
Yanmış ve kül olmuş adına rehberi.
Ölüler kafilesi ağlıyor derviş..
Aha! Analar şimdi doğurdu gaipleri..
Tıpkı, şöyle kaybediyor insan sevdiğini;
Zihnin şafaklarından uzaklaşarak, mendil kaldırmayarak
ve şöyle sessiz bir yakarışla..
Bir kez dokunsaydın ipeksi ruhuna ölümün...
dokunsaydın çığlıklarıma.
Tutsaydı sevdanın mayası, tutsaydın Zümrüdüanka'sını aşkın dilinle ve kalbinle.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!