Sirke satan yüzünle
Bu sinirle hüzünle
Zamansız gelmiş güzünle
Esnaf olunmaz ya Ahi!
***
Sabah aç dükkanı kuşlukta
Sirke satan yüzünle
bir gün sinir bir gün hüzünle
Müşteriyi ısıran gözünle
Esnaf olunmaz ya Ahi!
***
Sabah aç dükkanı kuşlukta
İstanbulu'u özlüyorum
Önce burnum karıncalanıyor
Sonra direği sızlıyor, sızım sızı
Durmadan yaşıyorum her yazı
Ve o muhteşem Boğaz suyu
İstinye'deki kotraların koyu
Bir ilaç lazım yok olsun dilde sığlıklar
Yalana takılan iskandil gibi ağırlıklar
Gül bahçesinde göğeren çalılıklar
Bilmiyorsan haddini sus, kapat çeneni
Ey Şair! Duyma bu kelam bozar seni
Çıkınca tünelden takım türübünler kalkar şaha
Kalkedonun Boğaları varsa dar gelir sana saha
Sana laf edenler düşer elbet bir gün aynı aha
Adaleti galibiyettir Saraçoğlunda bu hukuktur
Sağda solda laf edenler var takmam guguktur
***
Korular vardı boğazda
Duvarından sarkan manolyalar
Ihlamurun mis nefesi
Dalına astığım saka kafesi
Ortada kocaman bir bahçe
Bahçevan dayım
Anılar hayatın telvesi Şiirler köpürüyor
İdamlıklar suskunların yüzüne tükürüyor
***
Mürekkep kıvamında cıvık kırk yıllık hatırlar
Sevilmez suç ortağı olmayan bütün satırlar
***
Köşe başlarını tutmuş kelamsız hamlar
ekranlarda İngiliz devşirmesi imamlar
Şair ve Kral çıplaklarla doldu hamamlar
Bir kova suyu bir damla kirletirse niye
Göbek taşında oynatırlar yazarsın diye
***
Rüzgar gibi geçen gençliğe ağıt
Küçük zaferlerin büyüyen gölgesi
Ve iskambil kağıtlarından bir kale
Dizi dizi kapılar ve hepsinde meşale
Susmak ve konuşmak aynı bıçak sırtı
Bilmezdim gençlikte neden okuduğumu
İlmek ilmek hayatımı dokuduğumu
Kitapları yedim bitirdim sıra sıra
Taşlamak sevaptır bu ağacı ara sıra
Bu hayat ağacıdır çıkması netametli



Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!