-Feyza'ya
Ben ki eksildim
bir günahın çekirdeğinden
zifir bir karanlıktan sızan
kehribar gözlü bir hüzünüm şimdi.
Bu senin ilk gülüşün
Tenha bir sarmaşığın
Tutunduğu kuytusunda
Kendinden bihaber serpilmesi gibi
Yalnız, cüretkar ve çağlar açan.
Bazı cümlelerim var eksik,
suskunluğu paragrafa mühürlü,
bulutların ardından fışkıran
bir güneş gibi,
sen tamamlıyorsun.
Bir nehir akıyordu
yanıbaşımızda
sesini duydum.
Hayat dedim,
paslı tenekelerde çiçek
yeşertmeye çalışan.
Düşün sevdiğim
düş dediğin nedir?
Bir sabaha varamazsın hani
kırmızı kaldırımlı,dar sokaklarda
akşam eve dönerken
merdiven basamaklarında
Köz,
dirhem,
turunç gülüşü zambağın..
yatağında serili
bir orman uğultusu.
Şems yüzlüm,
Sesini çaldılar
İçimdeki kuşların.
Şimdi gözlerin hüzzam siyahı
Yitip giden benden uzaklara.
Hüzün,
yalnızlığın mevsimidir.
İçinden çürüyen ağaçlar gibidir hayat,
kimilerine..
Sesinde pas birikir,
gözlerinde yağamayan bir yağmur,
Aşk, yaşanır mutlaka
Işığın kehribar gibi yandığı bir mutfakta mesela
***
Aşk ikiye bir mağlup olmaktır,
Kanayan bir(i) ile..
***
Sen ürkek bir kadın gibi kokarsın,
etinde şarap hüznünden kalmış
sarhoş bir keder,
güneşe temmuz diker gülüşün.
Ey gülüşünden martı sızan İstanbulum...
Karanlık dehlizlerin kör sarmaşığındaki Konstantinopol!
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!