Bir dem daha koyu..
Gökyüzü ve olayların içyüzü
Yaz’ı alelacele gönderdim, çağırdım güz’ü
Çok yaş almadığım halde
Fersahlarca uzak geliyor çocukluğumun gündüzü.
Sonsuz yollar vardır ya hani
Kimileri ışıklı, kimileri karanlıktır ya hani.
Bazen dereden, bazen çamurdan geçersin ya hani.
Önümüzü gördüğümüz yollar mı?
Hızla basıp gittiğimiz asfalt yollar mı götürecek bizi?
Sonunda huzur bulacağımız yerlere.
Yağmur, akşamüstüne denk gelirdi bazen
Fazlasıyla bereketli, neredeyse felaket derecesinde.
İşte o zaman durak tıklım tıklım olurdu, herkes siper alırdı
Bense göz ucuyla, mor şemsiyenle seni izlerdim fark ettirmeden,
İliklerime kadar ıslanırken…
Yürüyorum aheste bir sokağın içinde,
Köpekler kedileri, kediler fareleri kovalıyor.
Sokak lambasının cılız ışığında dans ediyor kelebekler
Bir keskin rüzgar tokatlıyor yüzümü
Derken siren sesleri kulaklarımda
Meğer hırsız arıyormuş polis arabaları
Ellerin elinde ellerin...
Gözlerin gözünde gözlerin...
İmkansızın mümkün müdür imkanı?
Bin kere düşünür, bir kere yaşarsın anı.
Hayat soğuktu, ölüm gelse fark eder miyim?
En zor ağırlık nedir bilir misin?
İnsanın insana yükü..
Karşındaki kaldırmak isteyebilir.
Ama sen kaldırılmayı kaldırabilir misin?
En zor durum nedir bilir misin?
Bir vapur geçer karşıya,
Bir vapur döner.
Bakışlarım köpüğünde denizin,
Aklım bir gelir, bir gider.
İnsan kalabalıklarına alıştım,
İstanbul'u izlerim, kah yalnız, kah acısız.
Gece ay ışığında, masumdur desen değil.
İnsanlar ki diş dişe, geçmez vakit sancısız
Yeni gün şafağında, adildir desen değil.
İstanbul'u izlerim, yıldızlar ki uzakta.
Sarkıttığım ip ki, sanki pamuktan
Yaklaşıp da tutma, kopar istemem
Düşlerimdir olma, sanki yamuktan
Çizmeye çalışma, bozar istemem
Çıkmaza girsem de, bu benim yolum
Ve perde indi...
Gözlerdeki yaş da dindi
Ne umduk, ne bulduk
Bu sahnenin oyuncusuyduk.
Tez mi bitirdik rolümüzü?
Erken mi çıkardık kostümümüzü?
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!