İçindeyim, etrafım sarılı.
Bir mengene ki sıkışıyor..
Ezileceğimi biliyorum tanrım...
Tövbe tutmayan dilimle,
Yol yordam bilmeyen halimle,
Feleğin tekeri döner, çomağımız yok
Bir yalnızlık ki bu alıcısı yok.
Ve problemler nar tanesi kadar çok..
Bir heves içindesin, dalmaktasın uzaklara
Esinti çoğalır, günler daralır akşamlara
Geç değil, ağır değil, yavaş değil.
Erken kaldım sana, senin suçun değil.
Yedim, içtim, gezdim.
Hızlı düşündüm, yanlış kararlar verdim.
Öyle ki tez vakitte delirdim.
Birden yatırdılar musallaya.
Sustum istediğin gibi, artık es
Ey rüzgâr, işte şimdi 100 km hızla es
Bundan böyle almayacağım gram nefes
O kaotik şehirler benim…
Mazgallar gibi içim, tıkanır sellerde
Evet, hâlâ düştüğüm yerdeyim
Evet, ayak izin hâlâ toprakta...
Evet, karaladığım defter sonunda doldu
Evet, şakımıyor artık kuşlar sabahları...
Acele gidenler oldu.
Bir fırt çekip atarak tek sigaralarını.
Turnikelerin üzerinden atlayarak başka duraklara yetişmek istediler.
Belki de kaçmak istediler.
Oysa, yol sizindi zaten efendiler...
Bir avare uyduyum yörüngesinden çıkan
Boş hayaller içinde devamlı kaybolurum
Bu karanlık dünyanın manzarasına bakan
Bir ipin üzerinde bazen cambaz olurum
Nasıl bir kâbustayım uyanmak güç uykudan
Kaçmak kolay olduğundan değil, alışkanlığından..
Takıldığın küçük taş parçalarından değil
Tekdüzeliğinden bu düşüşlerin
Konuşamamaktan değil, bu susuşların
Değişmeyeceğinden hiçbir şey, değiştiremeyeceğinden
Görmeyen göz, görenlere ne desin
Hayat yalnız size güzel değil mi?
Gerçeği hep eğenlere ne desin
Yalanlar tatlıdır demek değil mi?
Zindanda çürüttüm parmaklıkları
Yazmam artık, yazılacak her şey yazılmış..
Günahlarım parmağımda öyle bir yüzük ki
Üstüne hem altın, hem de elmas kakılmış..
Gün geçerken geceden
Rüyalarım kapatılmış,
Kabuslarım serbest bırakılmış...
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!