Tuttuğun ellerde nefesin yok artık...
Uçuşan gül yapraklarına sarılıp gitti aşkım...
Kimbilir hangi devranda?
Ben seni denizlere,
Kokunu rüzgarlara bıraktım...
Uğultuyla inliyor dalgalardaki bedenin...
Acaba
Bu dünyada sevgi en önde
Gider mi acaba?
Dostluk iyilik kaldı mı?
Hoş görüden ne haber?
Ya affedebilmek?
Kalabalıkta iki dilenci
Biri yalancı,biri gerçeği.
Kırpıntı kumaşlar gibi sözcükler
Ona buna düşerken
Kimi isteksizce silker üstünden,
Kimi mecburen ücretini öder.....
Yılları devirirken onar beşer
Gözler seni izler.
Kuralına göre oyun;
Her zaman bir kurban ister.
Yüreğime söz geçiremedim,
Kırıldı döküldü yine.
Sırçaları toplamak
Ve yapıştırmak için
Kırk denizden,
Kırk dağdan,
Sevgiler doğurdum renk renk
İnsandı bazıları ham,kızarmışları adam...
Çokça tozpembe güven,binlerceaydınlık yaşam..
Biraz buğday tenli çalışmak ekledim annemden,
Biraz çakır gözlü medeniyet babamdan.
Sevdim deli gibi
Bir martı havalandı denizden
Koparıp götürdü bir parça sanki
Masum hayallerden.
Tutuşmuş rüyalar yanıyordu
Kızıl bir ufuk bağırıyordu
Saçları kıvırcık,zümrüt gözlü çocuk..
Hangi ovadaki kış acıttı canını?
Fırtınalara eş bakışın...
Oraların rüzgarları uçurur,
Hani kanatların?
Göz yaşlarınla yoğur dağları,
Yine gittim,yine gördüm şahaseri
İçim aktı boğaza,yüreğim titredi.
Dalgalarla gezindim durdum
Kırk yıllık dostum gibi.....
Mavi bir elbise giymiş boğaziçi
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!