Yüklenip geliyor gökyüzü evimizden yeryüzümüze
Dilimize onur veren kelime
Güzel ticaret ettik
Çölü okuyabiliyoruz deveyi çözebiliyoruz
gülünç şapkalarını sahipsiz şapkalarıyla
bazen mavi yanaklı bir yıldızın,
kızdan heykellerini
utanç ve yenilgen
bir gardrop odasında
tanrıya benzer
Karşı dağdan meleyen canım
Günler nasıl homurdanıyor başımızda
Elini uzatıp baktın mı yas var komşular ülkesinde
Bülbül neden kenetlenmiş Sorman oldu mu hiç
İskeleti havlar mı bir insanın. Gördüm
Karşı dağdan meleyen canım
Sabahtır
Alkışlar gecenin
Sıcak damları sükûn yapılarıyla
Aydınlatır bir ucundan
Kahvaltı sofrasında çay tasını
Bazen anlıyorum,
bazen anlamıyorum.
annemi,
babamı nenemi
annem şöyle der
Bırakıyor ardından belalara beni
Tedbirim öldü gövdemin binası geçti
Göğsümde ince gergin çelik bağcık
Tenimi bastıran içerilere
Yaşamak bir sokak lambası gibi
Bir gece evden atılmış bir çocuk sanki
Tek bir damla tek bir ses gibi
Aklıma düşüyor
Artık delirir koşar şimşeklerim
Karışık bir iç deniz bunalımı
Zafersiz bir kalyonda
Ölümün her anki hatırasından uzak
insanı her halinden tanıyan
sakat bir ölü atlar alıcısı
Ağaçlara kılıçlara benzer çocuklar çıkıyor
erikleri itiyorlar
erikleri onları yırtıyor
ellerinde dürtme silâhları
plaj yıkıntılarına çarpıyorlar
böylesine kabalaşan komutlardan ibaret sohbetlerin zaman kaybına yol açtığı civarımızda aslında rehber ışığı hep yanıbaşımızda neden gizlenmekte böylesine. aramayan kibirlilere saygı terbiyesi buldurulmalı, ruhu şad olsun minnetle...
Geçtiğimiz Cuma günü ölüm yıl dönümü olan şairimizin ruhu şad oldun (AMİN)
Cahit Zarifoğlu'nu zarif yapan, günümüzde oradan buradan sunulan ve çoğu ona ait olmayan aşk minvalinde şiirler değildir. Her insanın bir âlemi, yani bir derûnî dünyası vardır. Huyları, hâlleri... İşte en mahreminden iki avcumuz arasına süzülmüş o satırlarda gördüğümüz zariflik, onun şâirliğine deği ...