Çağatay Çağlayan Şiirleri - Şair Çağatay ...

0

TAKİPÇİ

Çağatay Çağlayan

Bir orkestra dinliyorum;
Bin dokuz yüz yetmiş yedi
aralığının yirmi beşinden beri...
Sessizliğin içinden çıkar gelir;
tırmalar kulaklarımı bir ağır senfoni...

Devamını Oku
Çağatay Çağlayan

Sözlerimizin değil sessizliğimizin insafı yok...
Yazdıklarımız dan değil de sildiklerimizden kork...
Bir susarsak çok ağır susarız;
Kaldıramazsınız...
Hala duyabiliyorsanız bizi sevinin;
Taşıya bilesiniz diye ağırlığa ortak olmuşuzdur;

Devamını Oku
Çağatay Çağlayan

Vaat edilmiş bir yaşam var sana haktan;
Nedendir bu korku bu telaş geri çekilmeler...
Yedi başlı ejder mi sandın düşmanı;
korkuya mahal yok bu dünya cenk meydanı...

Türk oğlu türksün sen dinin islam;

Devamını Oku
Çağatay Çağlayan

Kukla gösterisi bir daha yapılmayacak,bu salon kapanmıştır yazıyordu girişte ki ilan panosunda...Gösteri salonunun kapıları yarım açık bırakılmış kuklacı mekanını bir başına bırakıp terk etmiş aceleyle oradan kaçıp gitmişti...
Konuklar şaşkındı.Nasıl olur da yıllar yılı hayatını sürdürdüğü geçim kapısını bırakır giderdi kuklacı...Bunda bir iş vardı... Bu iş araştırılmalıydı...Konuklardan önde gelenler bir teftiş ekibi kurup salona girdiler.Gördüler ki...Kuklacının kuklası kendi başına hareket ediyordu gösteri sahnesinde; ancak biraz garip figürlerle.Her zamanki alışılagelmiş gösterinin aksine daha kuvvetli daha istekli adımları vardı ancak kararsız davranıyordu.Bir sağa bir sola çekiyordu,yalpalıyordu...Yönünü kaybetmiş düşmekle ayakta durabilmek arasında debelenip duruyordu. Sonunda fark ettiler ki kuklanın bazı uzuvları iplerinden bağımsız hareket ediyordu....İplerin hala bağlı olduğu diğer uzuvlar ise serbest kalan uzuvlarla didişircesine hareketlerinin aksini yapmakta direniyordu...
Uyanık uzuvlar dile geldi sonunda anlattı tüm olayı konuklara...Meğer kuklacı büyük sahtekar imiş.Kuklayı kendi de yapmamış zamanın en ünlü gösterilerinin yapıldığı bir başka kuklacının salonuna yardım maksadıyla girmiş orada bir kargaşa yaratmış. Kuklanın gerçek sahibini yok edip kuklasını çalarak oradan ayrılmış.Ardından aynı bölgede bir başka belde de kendi salonunu kurmuş...Yüz yıl iyi kötü gösteriler devam etmiş ama gösterinin ilk zamanlarından eser kalmamış.... Bilmediği bir şey varmış sahtekar kuklacının çünkü.Kuklanın asıl sahibi kuklasını yaparken ona kendinden birde ruh katmış.Ve o ruha göre kuklasına birde şekil vermiş...Ruh ve kuklanın şekli birlikte bağımsız bir bütün olmalıymışlar.Gösterilerinin dillere destan olmasının tılsımı bundan kaynaklanıyormuş.Fakat kuklacı kuklaya kendi bildiği oyunları oynatmak isteyince kukla yetersiz kalmış ve uyanık uzuvlar daha fazla dayanamayıp sonunda isyan bayrağını çekmiş...
İplerini henüz koparmamış ve koparmaya niyeti olmayan diğer uzuvlara ise sürüp giden düzenlerinin bozulmasını istemiyordu.Adeta kukla cısı na mahkum kalmış sonunda ona aşık olmuşlar ve aslını inkar edip kuklacının malı olduklarını iddia etmeye başlamışlardı...Onlara göre kuklacı sahtekar bir hırsız bile olsa dünyanın en iyi kukla cısı idi ve ona itaat edilmeliydi düşüncesinde birleşmişlerdi....
Konuklar saatler süren çekişmeyi izledikten sonra bir çözüme ulaşılamayacağını düşünerek oradan ayrılmaya karar vermiş.

Devamını Oku
Çağatay Çağlayan

Kabirden gelen o sesler feryat figan içinde;
İflah olmamış ana babalar şimdi evlatların derdinde...
Doğurdu iman yoksulu neslini böcek gibi her yerde...
Zindan etti hayatı ona kabri de kendine...

Bedenine taptı hep ruhu yoksaydı gördüğüne inandı;

Devamını Oku
Çağatay Çağlayan

Okyanus suyu kendini yeniler; insan tuzlu su ve hava karışımından ibarettir; hücresi kendini yeniler; belli bir suresi vardir.Bu süre suda ve hücrede şifrelenmiştir...Sonra insan ölür; okyanus temizlenemez kurur belki veya bataklık benzeri bi şeye dönüşür...Evrende herşey ayni mantıkla isler öz hep aynıdır çünkü.Evrenin sonunun gelip gelmedigini de bu sekilde anlamak mümkündür...atmosferik ve tabiat olaylarinin evreni korumak icin verdigi mücadelenin şiddeti nedir.ölçüleri görmek lazım...Evren eskisi gibi kendini yenileyemiyorsa insan bedeninde hucrelerin ölmesi veya okyanus suyunu temizleyen unsurlarin azalması gibi sonun habercisi demektir.Bu son kaçınılmaz bir sondur.Fizikte termodinamik kanunun ikinci maddesinde Entropi diye bir yasa vardır.Bu yasaya gore her sey düzensizlikten tekrar duzensizlige döner.Düzensizlik doğallıktir çünkü...bizim bildiğimiz anlamda düzen bu yasaya gore bozulma halidir. Her sey duzensizlikten düzene girer bi sure icin bozulur fakat sonunda özüne geri doner ve düzensizleşir... Yani zaman başlangıcı varsa evren zamanla haraket ediyorsa zamanin başladığı noktaya donecek olması şu durumda kaçınilmaz bir gerçektir.Amacım Kıyamet tellalığı yapmak değil.Bilimsel yaklaşımlarla hayatı okuyor, düşünüyor ve yazıyorum...

Devamını Oku
Çağatay Çağlayan

Sabah erken kalkmışsan ve vuruyorsa yüzüne sımsıcak güneş;
Derin derin nefes alıp da çekiyorsan temiz havayı ciğerlerine;
Taze açmış bir bahar çiçeğine dalıyorsa gözün;
yankılanırken çocukların sesi sokakta ve sonra;
takılıyorsa kulakların radyoda çalan neşeli bir Rumeli türküsüne;
demlenmişse bir demlikte çay ve geldiyse simitçinin sesi üstüne;

Devamını Oku
Çağatay Çağlayan

Yeşil gözlerinizle manalı ve uzun baktınız;
Sönük, viran gönlümde yeni bir ateş yaktınız...
Umudu harmanlayıp da sevdayla gönlünüzde tarttınız;
Siz; zarif hanımefendi...Aşka bir temel attınız...

Devamını Oku
Çağatay Çağlayan

Dağlar şahit gülüm dağlar şahit;
Şehitlerle ettik büyük ahit;
Alnının ortasından vurup itleri;
Leş gibi sürüklemek için bataklarda ant içtik...

Öfkemiz inletti dağları taşları;

Devamını Oku
Çağatay Çağlayan

Bırak şimdi ölmeyi çocuk;
hiç yaşamadın henüz nereye...
Dur bir an için ve kaldır başını göğe;
Uçuşan kuşları gör,doğan güneşi;
Parlayan yıldızları ve rengarenk kelebekleri...

Devamını Oku