Bu gençlik, bu gençlik, bu gençlik...
"zaman bendedir ve mekân bana emanettir! " şuurunda azınlık olan ve fakat Tavr-ı Batılın Dördüncü devresinde yaşamakta olup ruh planında helak edilmek maksadıyla,Hadiane yöntemlere başvurup süslenmiş muhaddirattan bir narkozu türlü yollarla enjekte ederek uyuşturulup zehirlenmiş; bu zehir ruhun her yanına yayılıp telafisi mümkün olmayan hatta Endişe-i Mevt derecesinde pek kuvvetli ve ivedilikle aynı kuvvet de bir panzehirin hasıl olduğu aşikar olan; yine ruhani bir o kadar sert bir ters darbeyle derhal uyandırılması gereken şimdilik çoğunluk da ki bir diğer gençlik...
Efsunlanmış, Frengistan adetleriyle kendinden geçmiş; Badekeş garp aleminin örf adetlerini ve hatta dini vecibelerini yerine getirmeyi medeniyet sayıp irtidad etmiş bunu apaçık söylemekten çekinip hicap duymayan; Fuhş ve fanteziye içinde kaybolmuş insanın yaratılış gayesinden çok uzak yaşayan bir gençlik...
Bu gençlik Garbın her yöne çekip çevrilen, uzayabilen alfabesinden oluşmuş “Kurbağa dili”bir lisanla kendini ifade etmeye çabalayan bir gençlik...Frengistan lisanı konuşmanın tüm cihanda neredeyse bir zaruret haline gelmiş olması asimilasyonun öncelikle tüm cihanda ardından yurt da ki boyutunun geldiği noktanın açık bir göstergesi...Bunun avantajlı ve can sıkıcı tarafları olduğu göz ardı edilmeden; 'bir dil bir insan' düşüncesiyle kültürler arası diyaloğun zaruri hale geldiği yeni dünya düzenine na-hah bile olsa layıkıyla uymak; ancak Altı yüz yıl kullanılmış neredeyse her kelimesinin ayrı bir hisse tercümanlık ettiği,zengin dilimiz Elsine-i Selasenin kullanımının ayıplandığı ve bu ayıba kendisininde kerhen ortak edildiği bir ortamı sonlandırması gerektiğinin şuuruna varması gereken bir gençlik...
Vakit geldi işte dirilişe az kaldı;
Akrep geçti yelkovan kaldı...
Şuheda dan bize izzet;
Açıldı kapılar mirim;
cehd ile cihad kaldı...
Yenilmez neferleriz bayrak elimizde
Istiklal marsi;
anadolu Sarkilari
dilimizde...
Bir ölüp bin dirildik o gece
Ervah-ı bakiyeden askerce
Parçacık fiziği deneyi gibi hayatım!
Mantık sınırları içinde ve eşit şartlarda hareketlenen yirmi atom altı parçacığın aksi istikamete yönelen onuncu parçasıyım!
Aynı şartlarda bir diğer deneyin de yedinci parçasıyım!
Açıklanamayan gizem hep varsayım...
Ben bu derin sırrın hastasıyım...
Bu kudret aşığı;
Ahir zamandır;
Isa bizden yana Musa bizden yanadır...
Dört büyük kitap bizden yanadır...
Mekana inat Zaman bizden yanadır...
Şeytana nispet ateş bizden yanadır...
Aydınlık için bir mum yak karanlık kalmasın;
vermezse bir ışık ateşler hiç yanmasın...
Sevgini sun tüm insanlığa gönülden köprüler kurulsun;
Bulmazsa değerini eğer tüm köprüler yıkılsın...
Şu benim Annem Mert kadın;
Yer yarılsa,kıyamet kopsa
O,kutsi davasının derdinde ;
Kale gibi sağlam...
Gözü pek bir muhafız gibi bakışları üstümde...
Siz...Kıymetli sanatseverler;
Eserde ki ince detayı ustaca hazırlanmış işçiliği fark ettiniz mi...!
Renkleri efendim, renklerdeki ton değişimini;
Gördünüz mü renklerin evrimini...!
Haki nasılda yeşerdi mevsiminde!
Yavruağzı çiçek döndü kırmızıya...
İsyan etme kadere sakın içinde bir sır gizler;
Tasalanmak boşadır sır sahibi hep hayır ister...
Hor görme ölümü bile kural bu hep böyle işler;
Dünyanın sonu der tırtıl kelebek güler de geçer...
“Bir daha görüşemeyecek miyiz” diye bir ses duydum aniden;
Ürktüm bir an; derinlerden geliyordu ses...
Tekrar etti: “Bir daha görüşemeyecek miyiz” dedi;
Sustum; cevap vermedim...
Israrla konuşmak istiyor ses aynı sözleri tekrarlıyordu.
Sonunda dayanamadı ve değişti sözlerini...
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!