Sensiz bir başka,ıssız gülüm buralar.
Yollar aynı,kaldırımlar aynı insanlar.
Ama bir şey yok içinde işte,tanımsız.
Anladım ki, senmişsin bu şehre güneşim.
Sensiz sokaklar, o sokaklar değil.
Olamaz ismi öylesine sevmelerin!
Hangisine sinmiş, o en acı sessizliğin.
Varılmış ismi, gitmeden sözde hedefin.
Gerçeğisin!Sen benim sevgilim değilsin!
Tükense yaşlarında gözlerim, sende erise.
Bir gün solacaksa bakışlarım, bu yalancı aleme.
Ellerimde ellerini isterim, gözlerimde gözlerini.
Son bir soluk kalmışsa emanet bu bedene.
Nefesimde nefesini isterim, yelinde sesini...
Binbir renge de veda ise bu soğuk ayrılık.
Unut demiş, yazdığı o son fasılda ablan.
Gökyüzü yanıyorken, gökyüzünü mü unutayım.
İnanmış, kanmış gibi yapın öylesine yalandan.
Dünyayı yakıp, izlerini silmiş gibi mi yapayım!
Unut demiş, öylesine sıradan, öylesine basit!
Yalnızken körlenir sensizliğimin ateşi.
Yakar,kül eder geceler de bitirir beni.
Gecelere dökerim gülüm,ben hep içimi.
Onlar da vuramaz arkamdan kader,değil mi?
Geceler sırdaş olur gülüm,sensiz günlerimde.
Sen, cennet bahçelerinin en nadide gülüsün.
Ben dikenli bozkırın en çarpık dalı.
Ben istesem de sen incinir, üzülürsün.
Kahrolurum, solarsa goncanın tek yaprağı!
Bülbülün, kargaya sevdası gibi senle aşk!
Geceyi gözlerine hapsetmiş sevdiğim.
Beyazı kıskandıran teninle, yine karşımdasın.
Sanki incitmemek için yaratılmış ellerin.
Ceylanı kıskandıran zerafetinle, ordasın!
Ya seni unutabilmem için hayat çok kısa,
Zor olsa da...Söz çemberi ile...
İlk gün, ilk saatler, ilk dakikalar...
Parmaklarda yüzükler ve gönülde huzur.
Ama sanki bir yabancı bu ışıltılar!
Derken vücudumu saran bir korku,
Yürekten ciğere dağılan bir endişe,
Gitmeyi kafana koymuşsan eğer,
Ha başında yitmişsin ha sonunda.
Birşey arıyorsun belli ki gitmeye değer...
Ha varlığınla yıkmışsın ha yokluğunla!
Meyiline kapılmadı ki istemediklerin.
Ramazan-ı şerif yaklaşırken tatlı heyecanlar ve çok bilindik konular konuşulmaya başlandı. Etrafımızda, haberlerde, her yerde: Uzun oruçlu kalınan süre, ramazan ile artan fiyatlar, ne yememiz, ne yemememiz, cilt bakımı, su tüketimi...Sokakta ramazan konuları: açlığa nasıl sabredeceğimiz, tok kalmak için ne yenilmeli... Sahura geç kalıp bir bardak suyla niyetlediğim çok oldu. Veya iki dilim kavunla niyetlediğim. Öyle orucu uykuya tutturduğum günlerde değildi hani... Derslerin, sınavların olduğu günlerden...Tabi ki ramazan bunların hiçbiri ile eş tutulamaz ve bunlara indirgenemez! Manası "YANMAK" olan ramazan, manasından bu kadar soyutlanmamalı. Bu kadar basitleştirilmemeli... "Yanmak" birnevi insanlığın pişmesi gibi..."Günahların yandığı ay". İnsanların birbirini anladığı ay...
Yaklaşan seçim ve ramazan konuları bir yerde birleşti ki en büyük korkumuz bu bence . Bundan korktuğumuz kadar hiçbir şeyden korkmuyoruz. Her şeyi unutuyoruz onu unutmuyoruz. Açlıktan korkuyoruz! Açlığı unutmuyoruz! Başka korktuğumuz şeylerde var tabi ki. Ölmekten korkuyoruz ama açlıktan ölmekten daha çok korkuyoruz... Unutmuyoruz... "Şeytan sizi fakirlikle korkutur ve size cimriliği telkin eder." (Bakara suresi-268) Belki de yaradılışımız gereğidir. Korkularımızı bilen siyasiler 70 küsür yıl önce, ikinci dünya savaşı sırasında ekmeğin karneyle verilmesini hala kullanıyor. Yaşananlar... Yaşadıklarımız... Yaşıyor olduklarımız, şehitlerimiz, krizlerimiz, ekonomi, zamlar değilde neden yetmiş küsür yıllık mevzular... Açlıktan korkuyoruz! Unutmuyoruz! Kriz dönemi açlık çeken Yunanistan, Arap amborgosu uygulanan Katar...Bunlar unutuldu...
Bu mübarek ayda yanmak, teslim olmak önemli ama korkularımıza değil!
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!