Oradaydın sen de, ay gibi.
Cemalin tam aksime dönük.
Benden habersiz, benden donuk,
Benden soğuksun, bense sönük.
Şehrin acı dolu ölüm sadaları,
Her gün yeniden doğuma şahit olup
Yenilen ölümlere kulak tıkarken,
İnsan bilebilir mi günden sıyrılıp
En çok kendi ölümünü işitirken.
Hemen yanı başında kuşlar uçmadan
Renk körü sayardım kendimi,
Efkarım karartınca bendimi.
Siyaha boyadı gökkuşağı rengimi,
Ondan daha az seviyorum bu âlemi.
Koşmaktan soluğu kesilen cesedi,
Bir başlarsa otların inatçı sürgünü,
Çamların güneşi kapatması bir yaz günü,
Saydam bir tülün çabası kadar engeldir,
Sonra yeşil bir akın başlar çam ardında hür.
Bir başlarsa yağmurun nazenin yankısı,
İlk defa koşmuyorum,
Beklendiğim bir yer yok,
Yetişmem gereken kimse de,
Kendimdeyim, bu yeterli.
Olmam gereken yerdeyim,
Kimsem yok, bak üşümeye başladım.
Yalnızlık öğretiyor ama tahammül edebilmeyi
Batmasın gözüne ağarmış saçlarım,
İbret bil, düşünmekten ağaran saçları seyretmeyi.
Sonbahar dolaşmaya başladı damarlarımda,
Adam, sakince koydu kahrını tabağa.
Bakmasalardı göz yaşı da ekecekti.
Uykusu bastırıp uyanınca sabaha,
Adam kahırla iftar etti ve doydu kahıra.
Kadın, yavrusu yanında yola koyuldu.
Beş yıl önce tükendi her şey.
Ya da birkaç beş yıl bilmiyorum.
Sabahın parlayan aydınlıkları,
Dünyanın karanlık yüzünde kaldı artık.
Beş yıl öncesinde kaldı işte her şey.
Ne balıkça yüzer, ne kuşça uçarım,
Bunlardan maada yaya göçerim.
Ne dünyaya küser, ne zulmüne susarım,
Çakarak selamım, vakurla geçerim.
Ben öyle elim arkada gezemem,
Sen gözümün ağrısıydın,
Ben alemin sağırı.
Herkes beni sayıklarken,
Ben "Bi sen..." diye bağırdım.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!