Nasıl bi yokuşsun bir türlü aşamadım!
Ben böyle aşkı başkasında yaşamadım.
Düştüm tuzağına, koşsam da kaçamadım.
Sensiz dar dünya, kalsam da sığamadım!
Kaçmak isteyip kaçamadığım şehir..
Bak ışığım söndü, işte yine yapayalnızım.
Birazdan girer odama yokluğun.
Işığım sönse de parlar daim yaldızım,
Gelmeden gider oldun be çokluğum!
Alt üst olmuş yolunda sandığım işler,
Bir zamanlar yakmakla tutuşmazken,
Görünmez olmuş yanıp öfkesinden.
Korlaştı içimdeki sönmez yangın
Şimdi harlı, katıksız ve de kızgın.
Avucumda taşıdığım su yetmiyor
Bi’ göz oda var!
Kirden manzarası belirsiz, buğulu bir cam.
Aylardır tıklanmamış ahşap bir kapı.
Bir de rutubetten pas ağlayan duvarlar!..
Bi’ adam var!
Daima üzülmek istiyor gibi halimiz,
Sakallarımız artık çok hızlı büyüyor,
İlerleyen yaşımızdan veya gözyaşından...
Herkese baş sallıyoruz onaylar biçimde
Artık daha kolay vazgeçiyoruz fikrimizden
Her insan noksandır burada biraz
Biraz sözcüğü de göreceli biraz.
Sözünün diğer yarısını ararken lisan,
O biraz noksanı tamamlamak ister insan.
İnsan, o biraz noksanı tamamlarken,
Öyle kızgınım ki şu lekeli kalplere,
Gırtlaktan aşağı kor bırakıyorlar.
Vahşettir canı tutuşturmaya çalışmak.
Sözcükleri öylece susturuyorlar.
Bıçak gibi kesiliveriyor sesler,
Camlar netliğinden göstermiyordu kendini,
sana gelirken.
Şimdi her yer buzlu,
Her yön puslu
Ve buğulu her cam.
Akıp giden zaman kurgusal bir metin,
Dört başı mamur bir rüyada gözlerin.
Yakaza halinden derde göz açınca,
Dert başı saran kara dumandı, derin.
Akıp giden zaman, o zaman değilse.
Klasik bir İstanbul şiiri yazmak
Değildir haddime asla.
Manzarasına bir süs de sevilendir.
O vakit daha güzel gökyüzüne bakmak.
Bir göçmen kuş olsam sıradan
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!