İnsan öğüten bu çarkın adına,
Şimdi demokrasi falan diyorlar,
Bakınca bir kere kanın tadına,
Doymuyor, “geriye kalan” diyorlar.
Mesnetsiz, boş hayal satmayın bize,
Dinle biraz dinle beni kardeşim!
Eğrisi-doğrusu konuşmak gerek.
Dinle karındaşım, dinle soydaşım!
Doğrusu-yanlışı görüşmek gerek.
Memleket kurtulmaz anca yatarak,
Filizlendi sevdamız dokuz ay önce,
Gönül, can suyunu yardan içince,
İncecik dalında çiçekler açtı,
Mis kokulu, narin, zarif ve ince.
Verdim sözümü yar, cayma bilesin,
Biz seninle bozkırda koşuşturan atlarız,
Şu mavi gökyüzünde süzülen kanatlarız,
Yan yana uzanırız, bir baktın uyuklarız,
Zamanı seyre dalıp hep bizi ayıklarız.
Fikrimde dolaşıp duran, koşuşturan sensin,
Es deli fırtına! Es de çık yola!
Türkistan kokusun boynuna dola,
Taşkent yaylasında verip bir mola,
Doğu Türkistan’ı görmeden gelme.
Gidip gardaşıma selamım söyle,
Ey Tanrı! Senden bir isteğim var,
Kabul et sözümü yabana atma.
Bir kere kul sözün duysan ne çıkar?
Sonra da dilersen yüzüme bakma.
Tüm günahlarımı koyup üst üste,
Ellerim kuruyor hep sen gidince,
Elini özledim, haydi gel artık!
Gül dalı misali zarif ve ince,
Belini özledim, haydi gel artık!
Bağladım ömrüme, bağladım bir-bir,
Oğlumuz olursa şayet onun adı Giray,
Kızımızın da adı belli; Almıla Simay.
Elma gibi al yanaklı ve de Ay gibi parlak,
Gülümseyecek ışığını senden alarak.
Dize dize sevdiğime selendim,
Ben o yârin sevdasıyla beslendim,
Bir çınara omuz verip yaslandım,
Aşk odundan küle döndü gördün mü?
Yüreğine sevdasını sarınca,
Ay dolandı, gün doğdu,
Göz bebeğim günaydın.
Dünya geceye doydu,
Göz bebeğim günaydın.
Şafakta güzel yüzün,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!