Öldüğümü sanma gülüm
Öldüğümü sanmayın dostlar
Azrail, gelen var mı, dedi
Ben üzerime alındım
Son istasyon yâr dediler,
Yârsin sandım, yanıldım
Yasak meyvemdir taze dalında
Dokunmak haram, bakmak günah
Şeytan kanıma girmeden
O ahu gözlü dilberi
Helal et bana, ya Rabb!
Sen deyince aklım bir garip
Adın geçince zihnim bulanır
Gönül zil zurna sarhoş
Hoşum bu aralar, öyle bir hoş!
Şehit oldu bütün ‘‘Seni seviyorum’’lu cümlelerim
Bir an gelsem ya aklına
Bir an ikimiz,
Uzak diyarlara gitmiş olsak
Ya da başka dünyalara
Yelken açsak biz
Oralarda türese bundan sonra neslimiz
Bir başlasam sonunu getireceğim
Ah, sensiz gecelerin girdabı yok mu!
Her seferinde boğar beni
Ne olur sevgili,
İnci mercan gülüşünle beni azat etsen
Fısıltıların gelse kulaklarıma nefesinle
Âdemoğlu aşarmış
Çöl Leylâ’ya giderse
Bütün yollar yakınmış
Yol Leylâ’ya giderse
Şol deryaya dalınca
Ne hevesler peşindeyiz
Tüketmek iman oldu kısacık ömürleri
Bu neyin çıkmazı ki tozlandı seccadeler
Ve sana söyleyecek her sözüm
Boğazımda bir kördüğüm
Gecelerin güne hükmü başladı yine
Karanlıklar her yıldızını üstümüze yağdırırken
Gökte her kayan bir umut mudur aşka
Bir yol, bir çıkış yok mu ki başka?
Vaktiyle sever insan, vaktiyle kavuşur
Sana giden yollarım
Kaderle kesiliyor bir bir
Ne kalem kaldı ne kağıt ne söz…
Ne yoracak hayır kaldı
Ne gidilecek diyar!
Ey vuslatı imkansiz yâr,
Resimlerini kirlettiğim için özür dilerim sevdiceğim
Gözünün kahvesinde nice kırk yılların hatrını,
Saçlarının karanlığında, güneş gibi doğan yüzünü aradım ben sadece
Tozpembe gülüşünü gördüm düşümde,
O gülüşü aradım inci dişlerinde
Ama hayallerimle güzelliğini kirlettiğim için özür dilerim sevdiceğim
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!