Yüreğinde sevda taşıyanın
Göğsüne ülkesinin nakışları işlenmiştir
Hasrete ad koymanın vaktini çoktan geçirdik ey yar
Zemheride yeşeren şiir
Her düşte bir iz bırakır
Her göğse karanfil koyar
Bizden değil dostlar
Kıvılcımlarını şiire sığdıramadığım gecelerden sorun
Var sayın ki bir düştür
Kulaklarınıza düşen bu ateş cümbüş
Aman ha
Hayra yorun
Islak taşlarda sabahladığımız bir çatak gecesini hatırla
/Biz kimseyi yalnız bırakmadık usta/
Güzdü kemençe soluğunda üşüyen bir cılız ateşti
Ve onu sevdaya verdik
Göz ucuyla araladık bir martının kanadını
Bir serçenin penceresinden baktık güneşe
Direnişe bilenmiş umutlu yolcularla
Bir iskelede haziranı gördük pür neşe
Hey be İstanbul
Kentlerin sokaklarına bıraktım türkülerimi
Ayak seslerimin yalın yankılarını caddelere
Yiğit özlemlerim sızlamada şimdi
Ellerimin boynundan koptuğu yerde
Kısık bir sesin yankısını yitirdik dalgalarda
Yetim kayalarda derin mevzuların izleri
Kareli bir battaniyenin dört mevsim serüveni
Haklı bıçaklarda parmak izi kadar hükmümüz var derdi
Artık
Yorgun bahçelerden geçtim
Kıpkırmızı demetlerden
Eski tespih taşlarıyla gezdim avlularda
Tellerden ve duvarlardan ağrılı düşler devşirdim
Gözlerim yandı ay ışığından
Kanyonlardan düştüm
Çağını aşan bir yangındı
Bütün saksılara gülümsedim
Cam önünde bir canlandı menekşeler
Cümleleri ögelerine ayıran çocukları uyardım
Özneyi yüklemin yanına koydum gene
Toprağa attığın tohum
Gök kuşağında yeşerdi
Gökten yıldız mı düşerdi
Şu bendeki aşk olmasa
Yaralarından güneş sızıyor
Tel tel döküldü bileşik sözcükler
Yangından fazlasını anımsatıyor ateş
Yıkıntıların içinde şarapnel parçaları
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!