Bu Çocuklar Bizim Şiiri - Mustafa Erkenekli

Mustafa Erkenekli
55

ŞİİR


4

TAKİPÇİ

Bu Çocuklar Bizim


“Açım! ” bile demeyip, bomboş karınlarını,
Tutarak yok olanlar, bizim çocuklarımız.
Güneşsiz ve ışıksız, görüp yarınlarını,
Batarak yok olanlar, bizim çocuklarımız.

Henüz bir sübyan iken, almamışken yaşını,
Türlü belaya sokar, bedenini, başını.
Bir kez olsun gülmeyip, indirip de kaşını,
Çatarak yok olanlar, bizim çocuklarımız.

Onlardır bizler için, Hakk'tan büyük hediye,
Suç bizdedir elbette, vermemişsek terbiye.
Irzını, namusunu; para, pul, şöhret diye,
Satarak yok olanlar, bizim çocuklarımız.

Başıboş bırakarak, bulsun dedik kendini,
Öğretemedik yazık, ne imanı, ne dini.
Gerçek bir mutluluğa, tercihen eroini,
Tadarak yok olanlar, bizim çocuklarımız.

Hiç vicdan kalmadı mı, bu milletin ferdinde?
Kızı pavyonda iken, ana konken derdinde.
Yapay anneler ile yetiştirme yurdunda,
Yatarak yok olanlar, bizim çocuklarımız.

Gelmez bu söz bilirim, babaların işine,
Çocukları unutup, düştük ekmek peşine.
Özlediği sevgiyi, hayaline, düşüne,
Katarak yok olanlar, bizim çocuklarımız.

22.03.2006
G.

Mustafa Erkenekli
Kayıt Tarihi : 22.3.2006 19:42:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Hikayesi:


Yeni bir haftaya başlamanın verdiği heyecanla bu sabah işyerine geldiğimde, sonrasında olacaklardan habersiz, çalışma arkadaşlarıma iyi bir gün diledim. Bilgisayarı açıp mesajlarımı okuduktan sonra dün gece yapılan vagon tartıları ile ilgili olarak sohbet konusu açılmışken, saat 09.40 sularında duyduğumuz bir haber ile morallerimiz bozuldu. Telsizden, az önce istasyonumuzdan hareket eden 53602 numaralı trenin Gaziantep Üniversitesi Gölbaşı Meslek Yüksek Okulu hemzemin geçidi civarında bir kız öğrenciye çarptığı haberini duyduk. Olay yerine gittiğimizde, genç kızın cansız cesedini rayların kenarında gördük. Lokomotif de çarptıktan az sonra durmuş, ileride bekliyordu. Makinistlerin anlattıkları inanılacak şeyler değildi. Genç kız, bir süre demiryolu kenarında yürümüş, trenin yaklaştığını anlayınca da yola girip, arkasını trene dönerek yol ortasına oturmuştu. Savcı ve emniyet görevlileri ile ambulans da gelmiş, olay yeri inceleme tutanağı tutuluyor, sebebi bilinmeyen bu intiharın gerçekleşme nedenleri hakkında fikirler yürütülüyordu. 21 yaşında, hayatın henüz başında ve klasik deyimle ömrünün baharında olan bir genç kız neden intihar etmiş olabilirdi ki? Orada bulunan birkaç kişi tarafından hüküm verilmişti bile: SEVDİĞİ İNSANDAN AYRILMIŞ OLABİLİR. Öyle bile olsa ölümü haklı kılacak bir sebep miydi? Bir başkası, kendince bir sebep daha sıraladı: YA DA AİLESİNDEN PARA GELMEMİŞTİR. Bu da doğru olsa bile, parasızlık insanları intihara kadar götürmeli miydi? Üçüncüsü de atıldı: BELKİ DE DERSLERİ KÖTÜ İDİ, BU YÜZDEN İNTİHAR ETTİ. Eğer üçüncü doğru ise okumayı ve okulu bir yarış pisti haline getirip, çocuklarımızı atlet gibi yetiştirmek suç değil miydi? Aslında sebebi ne olursa olsun, bir insanın kendi canına kıyacak hale gelmiş olması idi asıl sorun. Yetiştirdiğimizi sandığımız gençlerin içine düştükleri ruhsal çöküntüler, ekonomik darboğazlar, TV kanallarında dayatılan “Öteki Yaşam” görüntülerinin bu olaylarda ne kadar etkisinin olduğu kimsenin aklında değildi. Bu intihar, “Arkadaşımın benden ne fazlası var? Ben neden onun gibi giyemiyorum? ” “O neden sevip seviliyor da beni kimse sevmiyor? ” “İstanbullarda gece kulüplerinden çıkmayan, bir gün giydiğini ikinci gün giymeyen insanların benden ne fazlası var? ” gibi sorulara sebep olan popüler kültürün esaretindeki bir hayatın sonuçları olabilir miydi? Bu sorulardan birinin dolaylı bile olsa doğruluğu var ise, başımızı ellerimizin arasına alıp düşünme vaktimiz gelmemiş midir? Bu işin sonu nereye varacak, böyle yetiştirilmiş bir gençliğin menzili ne olacaktır? AB kriterlerinden bahsederken, özgürlük havarisi kesilen bazılarının; “Özgürlükten Korkmayın! ” çığırtkanlıklarına, “Nereye kadar özgürlük? ” cevabı verilmeyecek midir? “Halk böyle istiyor, biz de bu yüzden böyle program yapıyoruz” diyen TV kanallarına birileri çıkıp da; “Hayır! Halk böyle istemiyor! Siz bunları yayınladığınız için halk bunları seyretmek zorunda kalıyor! ” demeyecekler midir? Kafası paramparça olup dağılan ve geriye bir peruk misali kalan 21 yaşındaki genç bir ömrün solmasının cezasını kimler çekecektir? Eğer ihtimal dâhilinde ise, o zavallının masum duyguları ile oynayıp, iki gün sonra “Ben bu aşktan bıktım. Ve düşündüm ki, seni hiç sevmiyormuşum! ” diyenler, bunun hesabını nasıl vereceklerdir? Uzayda bulunan kara deliklere doğru giden gezegenler gibi, bir kara deliğe adım adım yaklaşan bu gençlik, bu dünyada olmasa bile âhirette biz ebeveynlerin başını ağrıtacaktır. Haftalık aşklara sahne olan hayatlar, kimin elinin kimin cebinde olduğu belli olmayan bir toplum yapısı, zengin olmak, meşhur olmak uğruna bütün mukaddesatından vazgeçebilecek bir insan modeli oluşturma çabalarımızın meyvelerini almaya başladık. Böyle bir çaba içinde olan ve bu tür çabaları MODERNLEŞMEK olarak adlandıranlar, eserleriyle gurur duyabilirler. 20.03.2006 G.

Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.
  • Mehmet Fatih Kahraman
    Mehmet Fatih Kahraman

    Üstad, olayın hikayesinin değerlendiriliş biçimi beli başına çok ders alınası bir makale konumunda. Kaleminz var ve daim olsun. Şiir için de bu hikaye için de tebrikler. Selam ve dua ile.

    M. Fatih Kahraman

    Cevap Yaz
  • Mikdati Bal
    Mikdati Bal

    Maelesef doğru tespitler, ama bunu büyüklerimiz de biliyorlar mı acaba???????

    Cevap Yaz
  • Şevki Çiftçi
    Şevki Çiftçi

    Güzel teşhiş koymuşsunuz ama çaresi nedir, ne yapmalıyızki çocuklarımız yok olmasın. Selamlar

    Cevap Yaz
  • Metin Soydeveli
    Metin Soydeveli

    Maalesef hepte seyirci kalan bizleriz. Şiirde vurgulamanız, topluma mesaj vermeniz de övgüye değer. Yüreğinize sağlık.

    Cevap Yaz
  • Sadi Kurt
    Sadi Kurt

    üstadım kalemine, yüreğine sağlık

    Cevap Yaz

TÜM YORUMLAR (22)

Mustafa Erkenekli