Bi aşk borcun var bana unutma sakın,
Cilalanmış parkeler üzerinde yaşayacaktık..
Bozulmuş coğrafyasında uyruğumun,
Sisli, puslu, asık suratlarla süslenmiş başkentinde
Piç çocuklarla aşkçılık oynayacaktık..
Sen ebe olacaktın,
Doğurcaktın bütün pesimist ideaları...
İdealleri CEO olmak olan bebekleri
Yetiştirecektik daha..
Daha bi aşkın içinde kahve borcun var bana,
Bol köpüksüz, çok şekersiz..
Gloria'da.. Bir akşam üzeri..
Şalını dolamışken Kordon gibi boynuna..
O asalet... akarken yüzünden..
Ben onu içecektim..
Parlayan takılarında asılı kalacaktı gözlerim,
Bir gözünden ötekine ücretsiz geçecektim..
Daha... daha...
Daha bi aşkın içinde yolda yürüme borcun var bana..
Kaldırımlar sallanırken her adım atışında,
Elin elime kelepçelenmiş zanlı..
Her sokaktan iki kere geçecektik,
Lambalara küfreden bakışlardan ileriye gitmemek üzere..
Ve üzerine giydiğin elbisenin uçlarından damlayacaktı,
Güzelliğin...
Bi aşkın içinde
Beraber çektireceğimiz bir fotoğraf borcun var bana..
Ortaköy koyunda..
Kız kulesine geçen gaz lambalı sandalların arkasında,
Ölümüne sarılmış iki beden arasından
Kıl dahi geçemeyecekti...Sepya efektinde...
Flaşlar ağır ağır süzülürken,
Yüzüne asılsız bi tebessüm takınacaktın..
Daha bi aşkın içinde 'aşk' borcun var bana..
Her sabah uyandığında,
Ve ben uyumadığımda...
Mektup bekleyen sevgililere özenirmişçesine
Beklemek istiyorum seni...
Sadece 'Gel'...
Ama sadece sen 'Gel'
Üzerine gözyaşı döküp yakayım bende..
Bu veresiye defterini...
Kayıt Tarihi : 19.2.2011 19:55:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!