Bir Nuh gemisi donatıp, uygarlığın sonraki yaşamına inşa edilmesine depolanıyor tohumlar… Saklanan tohumlar insanlığa uyarı içindir. Eşikte duran nükleer savaşı belki… Alıştırılıyoruz bir felakete yavaşça…
Hiroşima’da toprak küstü, hastalık tarımı güncele hakim oldu. Şu siyaset hastalığını kurtarmaya, yeniliği geleceğe donatımlı liderleri bulmak Türkiye’ye nasip olacak inşallah. Dördüncü son buzul çağını yaşamamış olmanın şanslılığı ile Anadolu toprağında bu yüzden, su ve gıda, bitki ve nem ile yer altı kaynağı ve atmosfer dengesi sağlığından, verimliliğidir. Buna düşman tek varlıktır insan! İnsanın düşmanı insanın kendisidir: Tüketiciliğe kurulu pazarlama yeteneği ile bireyliğini kişilik fışkırmaya…
Ham petrol bir fosil kökenlidir. Doğanın bin yılda üretebildiğini bir günde tüketiyor insan, teknoloji histerisinde. Ve artığını da, mikrobiyolojik florasını bozmaya geri veriyor. Hem ülkeden, hem ithal siyasetçiliği için ülkeler arası ödenen çifte aylıklı hükümet gibi, çifte tüketiciliği ile aritmetik insanı peşine takılmalarla; bugünkü ekmeğini kazanmaya bak, yarından sana ne karakterleriyle hazırdan beslenmek varken ne gereği var bunlara diyen Yahudiliği sevenler onlar…ister var olan huzurdan, ister var olan cana, mala, ırza saldırarak ya sahiplenmeyi ya faydalanmayı da kâh şer püskürüyor, kâh yalakalık yılışıyor…İnsanın aritmetiği ise ahlak güzelliği istiyor, disiplinli bir terbiye olan sevgiyi saygı koruyor, ulus yüceliğini uygarlığı kuruyor.
Tohumun genetik yapısını da zorlandırılmış hormon ile, yani felaketi sağlayıp, uyanamadan daha bir başka felaket ile devam etmenin melezliği, insan metabolizması sonradan ne olacak acaba? Şu kadar trilyon dolarlık sektör ile düşünmekten kaçan basitliklerle ekmeğini kazanan birey olmaya karşı mücadele etmeli!
Genleri zorlandırılan tohumların çiçeğindeki polenler yatay olarak çevreye yayılarak öldürmeye başlıyor: doğal kalmış toprağı, bitkiyi, suyu, atmosferi, yer altı fosil yapısını ve nihayet hayvan ve insanı. Zehirli ölüm denilendir bu. Anadolu Toprağı Allah’ın lütfudur insanlığa, bu katliama bu histeri niye?
Savaş engellendi iklim değişikliğine inandırabilen bilimcilerle. Savaşsız soluk alamıyor ki Yahudilik. Gıda ve su ile savaşacak şimdi öyleyse.
Uygarlık topraklarındır ilkesine hürmeten, her yöre, yöresinin koruyucusu, gözcüsü, sözcüsü olmak zorunda. Yöreden bitki satılıyor, ekmek kazanıyoruz biz de, denilemez! Ege’de binlerce yabancı firma var, ot diyor, topluyorlar ilaç kaynağını, bitkileri uluslar arası ihracat ediyorlar Anadolu toprağından… Bizim değerlendiremediğimizi onlar değerlendiriyor deyip geçmeyin, doğamız değerlendiriyordu yaşam için. Bu bir ebedi yaşam için gerekliliktir, bunu korumak eşsiz zenginliktir. Bitkiyi satma, kendin üret, üreterek sat! Yer altı kaynağı diye yok ettirmeyin ağaçları, bitki örtüsünü…
O değerlendiriciler size öğretiyor mu? Hayır! Üç beş kuruşu veriyor götürmek için değil mi? Evet. İlaç olarak kaça ve hangi şartları koşarak satıyor sonra? Kendi gönlünüzle kendinizi uşaklığa ve ilerleyerek esirliğe eğittiriyorsunuz işte!
Mana yüklemeyin çevrenizdeki yabancıların hiçbir etkinliğine, sorun, bir makama bildirin, gazeteye haber olarak iletin… Muhteşem bir denge yaratan Allah’a bir imandır bu koruma! Misafirperverliği, zekiliği sağlıklı, bu doğanın insanlarıyız onurudur bu koruma! Bitki savaşına fırsat yaratmayın! Bitki savaşı, açlığa sürüyecek olan, ithal gıda yaşamı olacak. Bu hazırlanıyor uluslar arası diye bir soytarılıkla… Bitkiyi, gıdayı ithal ederek dilenciliğe, esirliğe hayır diyebilme şerefidir bu koruma!
Vatan toprağı pazarlayan, milli mülk sahiplendiren bu hükümet, neye nasıl hesap verebilecek acaba? Bir Parti donatımı düşünülsün artık! ..............
Sevinç KavukKayıt Tarihi : 16.4.2008 21:59:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!