Dünü hata olarak andığımız zamanlar
Geçmişin bugünden en çok rol çaldığı anılardır
Takılıp kaldığımız...
ve işte tam bu geçmişin düşünceleri yüzünden
Bugünün de değerini bilmeden dün kılıp,
Hatalar girdabına göz göre göre onu da sürüklerken
Bir yitik baharın koynundayım
Bir sensin işte sadece
Sen bana,
Senim işte öylesine
Ben sana...
Pervaneler gibiyim
Pervaneler ışığa
Ben sana doğru koşuyorum...
Işık, pervaneleri
Sen, beni öldürüyorsun...
Mutluluğun resmi yapılmaz
Ama!
Sen baktığın resimde
Mutluluğu görebilirsin...
(20/01/2005)
Herkesin birilerinden sürekli olarak birşeyler kaçırdığı, nezaketin-saygının neredeyse hiçe sayıldığı bir dönemde insanlar; tüm nazikliklerini, tüm bastırılmış duygularını yüzüstüne çıkarırcasına salata tabağında kalan tek domatesi yemeğin sonuna doğru birbirlerine sunarlar.
Sofrada bulunan herkesin doyum sınırına yaklaştığı bir zamanda sanki yeniden iştah kabartırcasına büyük bir kayıtsızlıkla kurulur salata tabağının tam ortasında kalan tek domates.
Bir ara nezaketi bir kenara bırakan ama çatalın masada bulunan başka bir ürünü seçmesiyle yine domatese ulaşamayan kişi, hemen yaptığına pişman olurcasına yanındakilere ikram eder, tabakta tek kalan domatesi...
Kiminin sofradakilerle konuşurken gözü takılır domatese, kimi de 'yese biri de şu domatesi bitse bu işkence' diye aklından geçirir.
Dağınık yatağın anlattığı ne çok şey var
Ne dürüst olmayan gerçekler
Ne de gerçekleşmeyen ümitler anlattıkları
Yansımaları.....
Daha farklı, daha tümsel bir beyin fırtınası
Dağınık yatağın anlattıkları
Ayışığının sakladığı yaşamlar vardır
Karanlığa gizlenmiş
Puslu, yarı aydınlık
loş ve gizemli
Ama gizli
Giz
Büyümek, sorumlulukları erteleyememektir
On yaşında hatta daha küçük yaşta büyüyebilir insan
ya da
Kırk yaşında hala çocuk kalabilir.
Büyümek, sorumlulukları erteleyememektir
Aşk bu
e hali
de hali dinlemiyor
den halinden sonra
Açılıyor gizli şifreler
Şifrelerin deşifresi
Rüzgarların uçurduğu bir yerdeyim...
Doğanın tüm güzellikleri ile ayaklarımın önüne serildiği ulu dağların yücelerindeyim. O uçsuz bucaksız enginlerin bile sonunu görebiliyorum şimdi... Karşısı puslu, sanki gizemler ülkesi. Gördüğüm minicik nokta, kimbilir kaç ton yüklü bir gemi.
Rüzgarların seviştiği bir yerdeyim...
Gökyüzünün en uçsuz bucaksız yakınlığının gözlerimin önüne serildiği ulu dağların yücelerindeyim. O uzak, ulaşılmaz gökyüzünü bile uzanıp tutabiliyorum şimdi. Gökyüzü yakın, gökyüzü masallar ülkesi. Gördüğüm minicik noktalar aşağılardan, anladım uçan kuşlar; Zümrüt-ü Anka misali.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!