Meydana geldi meşhur otuz bir Mart hadisesi
Yatıştırmak için çıktı “Bediüzzaman’ın” gür sesi
Bu sedaya kulak verenler erdi kurtuluşa
Söz dinlemeyenler mahkûm oldu idama
Bin dokuz yüz on bir yılının kışında geldi Şam’a
Âlimler ısrarla bir hutbe oku dedi Bediüzzaman’a
Yüz âlim vardı on bine yakın cemaat içinde
Okudu o meşhur hutbeyi Emevi camisinde
Bu gece bak gör, neler olacak neler
Yüce Allah, nelere kadirmiş meğer
Düştü su damlacıkları ana rahmine
Binlerce çocuk doğdu, dünya âlemine
Kimi süt dahi emmedi, doymadı anasına
Arkadaş! Dünyada ebediyen durmak yasak
Mümkün mü hiç? Ölümün sesini susturmak
Hele, kalpteki ebet duygusunu kazıyıp atmak
Mezar yolunu hemen kapatabilirsen kapat
Ölünce, bütün eş dost akraba toplanır
Yıllardır görüşemeyenlerle sohbet yapılır
Ayrılığa, can yoldaşlar derinden üzülür
Canı cananların kalp göz yaşı süzülür
Dostların görüşmesine, oldum vesile
Ağır ağır pişiriyordu felek olayların içinde
Bundan daha kötü şartlar gelecekti istikbalde
Genç yaşta atılır siyasi hayata Mardin’de
İkinci olmuştur sürgün, giderken Bitlis’e
Bu gece bak gör, neler olacak neler
Felek, nelere kadirmiş meğer
Dünya da yaşamak, her şeye değer
Çünkü ebediyetin yolu, dünyadan geçer
Kara delikler, yıldızlar yutacak
Gözlerinin etrafa sevgi saçan nurani rengi
O yumuşak saçlarının sümbül gibi teli
Sana karşı olan saf ter temiz sevgi
Gülleri kıskandırıp bülbülü ediyor deli
Ayrılık zamanındaki o mahzun masum gülüşün
Durmuştu güneş dünya yok
Ceset içinde ruh yok
Anılan zamanda vakit yok
Hayatta ama can yok
Kabirde yalnız dostlar yok
Sevmek istiyorum sevdiklerimi,
-sonsuza dek, ebediyen
Geçici de olsa ayrılamıyorum,
-can dostlarımdan ben
Ne olur durdurun şu zamanı,
Böyle bir yetenek neden keşfedilmedi. Ya da ben mi tanımıyorum.