Talebeliğinde ilk sürgün Siirt’te başladı
İlminden başka neydi acaba kusuru kabahati
Hazırlıyordu kader asrın daha büyük musibetine
Göğüs gerecekti dağlar büyüklüğündeki felakete
Molla Said girmişti yirmi yaşına
Şanı yayılmıştı bütün her tarafa
Şöhretini duyan Bitlis Valisi Ömer Paşa
Evine davet eder Genç Said’i ısrarla
Gençlik ebedimidir acaba
Sor bakalım ihtiyarlara
Böyle mi geldiler dünya ya
Su gibi aktı gitti seneleri
Nereye gitti gençlik halleri
Kapandı ruhumun, ebedi aşk penceresi
Dar geliyor, dünya kadar geniş kafesi
Can yüreğimin bitti, o sıcacık nefesi
Geldi kalbe bozulacak hazan mevsimi
Yine garip kaldı, gönül tahtım olan eş
Bir “sen” vardın, bir de “ben”,
-‘elifle’, ‘nokta’ gibi,
‘Bir’ ile ‘sıfır’ misali
-tutuştuk el ele,
-geldik göz göze
Oturup kalktık yan yana,
Günün birinde,
-ruhum kabz halinde
-sığmıyor içim içime,
Gerildim birden bire,
-ne geldi ise dilime
-sayıp söyledim sevgilime
Uyku tutmadı yine bu gece
Daraldı ruhum sığmıyor içim, içime
Açtım defterimi okudum şiirlerimi
Biraz sakinleştim kapadım gözlerimi
Aldım elime hasretle bekleyen kalemi
Yazayım dedim akıl ve kalbime geleni
Geliyor bir feryadı figan
Doğmayan sabi çocuktan
Nasıl dayanır vicdan
Kalp ruh parçalanıyor her an
Ta! Uzaklarda,
hem de, gurbette,
baktım bu gün takvime,
Eyvah! çektim birden bire,
Rastlamıştı,
Annemi arıyorum,
-görüp gezdiğim her yerde
Düştüm çaresi olmayan,
-amansız bir derde
Gidiyorum her gün,
-camideki bırakıldığım yere
Böyle bir yetenek neden keşfedilmedi. Ya da ben mi tanımıyorum.