Ah! Görülse de sevgi, sevgime bir baksan
Dünya ya sevgimi anlatmaya çalışsan
Tüm insanlık diline çevirip yayıp dağıtsan
Farkı olmayacak Leyla'nın, Mecnun’undan
Anlamaya çalışsan aşkımı, kazanıp elde etmeye
Bankta oturmuş,
beli bükülmüş,
ihtiyar nine gördüm
Nasılsın anneciğim diye,
hemen yanına oturdum
Nurs’da; Nuriye’den doğma, baba adı Mirza
Doğumdan sonra göbek ismi olsun denildi Rıza
Hem dünya hem de ahiret’de, mesut olsun denir
Kâinat kitabı Kuran’dan alınıp, “Said” diye söylenir
Mardin’in meşhur Ulu Camii minaresinde
Garip bir delikanlı görünür şerefesinde
Şerefedeki demir korkuluğun üstüne çıkar
Halk korku, heyecan, içinde bu gence bakar
Aslı'nın; fani olduğunu, Kerem anlar,
İlahi ebediyet için, kavrulup yanar
Mecnun, Leyla'sını arar her yerde,
Bulamayınca çöllerde,
Eder dua, Rabbı Rahime
Ebedi olmak için cennette
Aşk; uğruna delmektir dağları
Mecnun gibi gezmektir ovaları
Kerem olup, çıtır çıtır yanmak
Aslı’nın aşkı gibi, sır olup kaybolmak
Çile yumağını sabırla sarıp
Dünyadan ayrılacağız amma
Sizden ayrılmak zor geliyor
Alemden ölüp gideceğiz ama
Görmeden sizi, gitmek zor geliyor
Vermiş Yüce Mevlam bu aşkı
Zengin ancak, açlıktan ölenleri gördüm
Su kaynağında, susuz kalanları görüm
Nimet içinde, fakirlik çekenleri gördüm
Sıhhat içinde, hastalık çekenleri gördüm
Gündüzdü ama, gece diye uyuyanları gördüm
Hani nerede? Gençlikteki çekici güzellikler
Çok mutlu sevinçli geçirdiğin o tatlı günler
Gülücükler attığın, kahkahalar patlattığın sözler
Bu alem de kalacak mı sandın kendini ebediyen
Biliyorum sendeki,
-gülün aşkı değil bülbül?
Doğru değil mi?
-başka birini istiyor senin gönlün
Fani gül için değer mi,
Böyle bir yetenek neden keşfedilmedi. Ya da ben mi tanımıyorum.