Bakınız
Bakmalısınız
Bakmadan göremezsiniz
Düşününüz
Düşünmelisiniz
’Geceler çok soğuk sessiz ve karanlık
’Üşüdüm üşüdüm örtsene anne.’
Şarkısındaki çağrıdır anne
Şefkatle kucaklayan bağırdır
İçine girdiğimiz yürektir
Hey gidi koca dünya hey!
Bir ömür geldi geçti
Varamadım tadına
Yılları aldı geçti
Hey gidi koca dünya hey!
Bülbül güle vefa demiş
Gül bülbüle cefa demiş
Vuslatımız rafa demiş
Çile bülbülüm çile
Gece karanlık
Işıklar sönük
Ve ben küskünüm ışığa
Kalbimdeki ayla
Yapraklar sararmış
Sen değil misin?
Hatırladığım her an
Kara bir leke gibi alnımda duran.
Sen değil misin?
Daldığım her an
Beni bir hain gibi sırtımdan vuran
İşte,nihayet ilk görev yerim olan Giresun,Keşap, Karabulduk nahiyesindeyim.Nahiye merkezine geldiğim ilk gün:’’ Burda çalışamam ben.’’ deyip istifa edip gitmeyi düşünmüştüm içimden.Bir vadiye dere yatağı boyunca uzanan kasaba merkezinde,gözüm Karabulduk Ortaokulu’nu aradı ilk önce.Okula benzer bir yapı göremeyince, merakla sormuştum ilk karşılaştığım orta yaşlı beye.’’ Şu tepeyü biraz çıkacaksun; epeyce gidup sağa döneceksün; tekrar tirmanacaksun...’’ gibi uzun bir tarifin son bölümlerini dinleyemedim bile.. Adamın
lafını kesip:’’ Ben kasabanıza öğretmen olarak atandım,kiminle görüşebilirim? ’’ diye sordum. Adam hoş geldiniz bile demeden yanımdan uzaklaştı. Arkasından bakakaldım öylece. neden böyle hiçbir şey söylemeden gittiğine
bir anlam vermeye çalışırken yanında kravatlı bir bey ile geri geldi.Adam:’’Ben Niyazi Şahin, hoş geldiniz hocam.
Nasıl yardımcı olabilirim? ’’ deyince,biraz rahatladım.Bir an önce okuluma gitmek; okul müdürüyle konuşmak istiyorum dedim.Niyazi Bey, yanındaki adama:’’Bana Mustafa’yı bul; ipini de yanına alıp buraya gelsin! Çabuk ol! ’’
deyince Mustafa denen kişinin eşyalarımı taşıyacak kişi olduğu anlaşıldı.
Yaşadığınız her yerde hem delilere hem de dilencilere rastlarsınız.Diyarbakır'ın da bu açıdan hayli zengin bir kent olduğunu söyleyebilirim.Burada deli dilencilerin de sayısı bir hayli fazla. Şöyle bir düşününce :Titrek Mame,Deli Hamit,Öğretmen Ali,Kuşkana Şeyho,Deli Sadık
ilk aklıma gelen deliler ve aynı zamanda dilenci olanlar. İnsan hem deli hem de dilenci olursa çok ilginç davranışlar sergileyebiliyor... Bu bağlamda size bir Deli Sadık hikayesi anlatmak istiyorum.
Bu deliye sur dibindeki parklarda,çay ocaklarında her daim rastlardık.Hafif tırlaktı ve bütün gün dilenirdi.Oldukça bulaşkandı. Delilik tarafı da buydu zaten.Fazla tehlikeli değildi ancak istediği parayı almadan sizin peşinizden ayrılmazdı.Adeta bir kene gibi yapışır gün boyu bütün faaliyetlerinize engel olurdu.
Deli Sadık gözüne kestirdiği bir masaya yanaşır,kişilerin Giyim-kuşamına göre istediği bir miktar belirlerdi: ''Sen fakirsen verme..Senin kazağın fena degıl,sen beş kuruş ver...Senin façan düzgüüün! Sen yirmibeşkuruş verecahsan...'' gibi sözler söyler ve dediği miktarı da çoğu zaman alırdı.Çünkü herkes onun parayı almadan gitmeyeceğini bilirdi.Nereye giderseniz gidin bu delinin peşinizde dolaştığını düşünsenize...Ölesiye dayak yediği bir adamın peşini bırakmadığını ve sonunda istediği parayı tahsil ettiğini hep anlatırlar. Üzerinde bozukluk olmadığı için kendilerinden istenilen parayı başkalarından alıp ona veren insanlar biliriz..Bir söylenti de Deli Sadık'ın toladığı bütün paraları Şarapçı, alkolik oğluna verdiği; oğlunun da arkadaşlarıyla birlikte Pavyon meyhane dolaştığı yönündeydi.
Bu gün moralim bozuk
Ters kalkmışım yataktan
Akşam kitap okurken uyumuşum
Savaş haberi vermiş kanallar Irak’tan
Hanım: “Savaş başladı” demiş,
Gönül sevda ile coşar
Çılgın gibi koşmak ister
Gönül Aslı Şirin değil
karanlığa ışık ister
Her seviliş sevda değil
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!