Önüne ne koyarsan onu koklarsın, doğada her şey diyalektik bir bağ içinde, güzelliklerin ortamında güzellik, çirkinliklerin arasında çirkinlik gelişir. Geleceğimizin güzel olmasını istiyorsak güzelliklerin yollarını döşeyelim…
Bu gün bir kesim bayram sevincini yaşarken, önemli bir kesim ölüm kalım mücadelesi veriyor. Kısa zaman diliminde düzeltemeyeceğimiz şeyler olabilir… Bu bizden öncekilerin düzeltmedeki yetersizliğindendir… Bizden sonra geleceklere daha güvenilir bir dünya bırakabilmemiz için insan olarak üzerimize düşen görevleri yapmalıyız… Güzellik tohumları ekmeliyiz ki arada çirkinlik yaşayamasın. Biz de birdenbire düzeltemeyiz ama, ‘bir bardak su bile denize katkıdır.’ Denizler küçük damlalardan oluşur.
Bayram gününde nereden aklıma geldi, kötümserliğe karşı bu düşünceler?
Merdivenlerdeki ayak seslerinden sonra kapı vuruldu, beklediğimiz gibi, bayram sevinciyle dolaşan çocuklar…
Önde temiz giyimli, bakımlı çocuklar, şekere karşı pek istekli bakmıyorlar, 25 kuruşa ise, ‘hepsi bu mu? Der gibi gönülsüz uzanıyorlar… Belli ki ekonomi konularda pek sıkıntı çekmemişler. Birbirleriyle itişip tepişerek şakalaşıyorlar, önden giderken tren vagonları gibi birbirinden ayrılmıyorlar…
5-6 çocuktan biri arka planda boynu bükük duruyor, diğerleriyle pek kaynaşamıyor, diğerleri ona, veya onun gibi aile yakını olmayan, tanınmayan veya ötekileştirilmiş, damgalanmış ailelerin çocuklarına karşı uyarılmışlar, diğer çocuklar ona karşı bir mesafe koymuş aralarına, belli ki anne ve babaları arkadaş seçiminde onları etkilemiş… Kendi çocukları dışındaki çocuklara ‘sokak çocuğu’ damgası vurularak, koparıyorlar diğer çocuklarla aradaki bağlarını…
Yalnızlık daha ağır gelmiş ki o çocuğa diğerlerine katılmış her şeye karşın, onlarla kaynaşmak istiyor. Ama bu kolay olmuyor, aileler kolaylaştırıcı olmak yerine zorlaştırıyorlar bu kaynaşmayı… Haklı gerekçeleri de, medyada duyulan çocuk istismarları… Diğer çocuklar gibi giyindirilmemiş olması da belki bunda etkili… Giyimiyle sosyal deneyimleriyle kendini yakın hissetmiyor da olabilir… Yoksulluğun vurduğu tokadın etkisiyle… Diğerlerinden de küçük…
Diğerleri şekerleri ve parayı kapışıp fırladılar başka kapılara… O tedirginlikle biraz uzak duruyordu kapıya… Ona işaret ettiğimde, yavaşça yaklaştı, boynu bükük, utangaç, elini uzatıp bir şeker aldı. ‘Al al’ dedim gülerek, bir tane daha aldı, ona elli kuruş verdim, istifi hiç değişmedi, biraz kendime çekip yanağından öpünce gözleri parladı, yüzü güldü, içten bir ‘teşekkür ederim’ dedi… Ayrıldı. Ben daha kapıyı kapatır kapatmaz, sesini duydum. Diğerlerine ‘’beni öptü! ’’ diye bağırıyordu.
Kayıt Tarihi : 2.12.2013 01:05:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!