Bu nasıl bir yazı, bu nasıl bir kader
Hiç eksik olmadı, şu gönlümde keder
Her günüm, bir birinden daha beter
Yeter kader yeter, bu çektiğim yeter
Neşeli bir gün, şu ömrümde ne gezer
Güldürmedin beni, ne şimdi nede ezeli.
Gezdirmedin ellerin içinde bir gün neşeli.
Zannettim sensin, şu gönlümün güzeli.
Güzel ligini bile zehrettin bana, yetmedi mi.
Tanıştığım o günü doğum günüm saymıştım
Akide şekerleri dolardı, rengarenk cebimiz
Misafirlere ikram edilirdi, sıcacık salebimiz
Naiflikde yarışırdı, atadan kalan o edebimiz
Yok emmi yok, şimdiki bayramların tadı yok
Heycandan çatlardık, bayram gelecek diye
Hani sözde altındı, kaldırımların taşların
Bana cehennem oldu, hırçın akşamların
Hayalimi ıslattı, gözden akıttığın yaşların
Yordun beni, yordun be istanbul
Geceler olunca ışıkların, yıldızlar misali
Çok acı çektiğin in delili, o saçındaki aklar
Kimse bilmez o aklar ne ızdıraplar saklar
Uykusuz doğmuş, üstüne doğan şafaklar
Yormuş seni yıllar, çok yormuş be sebastian
Çektiğin acılardan gözlerinin ferleri sönmüş
Karabasan çöker gibi, çöker cana gurbet
Volkan gibi patlar, o zaman içinde hasret
Sabretmek o kadar kolaysa, gel de sabret
Sen bağrımda bir yarasın, bir yara gurbet
Geldim gurbet ellere, bir ekmek parasına
Gençlikte bilmeyerek bir hata ile içitim
Senin yüzünden ne badire den geçtim
Bazen tütünü bazen de kaliteyi seçtim
Sen nasıl bir illetmişsin be zıkkım sigara
Bazen dost dan bazen düşmandan istedim
Kaleminiz kavi olsun üstadım. Emeğinize, yüreğinize, kaleminize sağlık.