Ben merak ediyorum,
Mesela; camları açık uyuduğunda,
En güzel rüyalara daldığında,
Kendine ne kadar sırdaşşan o kadar da düşmansın…
Kendini affetmediğin zincirler ördün yüreğine…
Yürek küflendi,attı kendini engin denizlere,
Buz tuttu,yoruldu,bitkin düştü…
Tekrar bir bumerang gibi sana döndü.
İçindeki o güzel çocukla birlikte.
Gittim.
Ama bir bana sorsana,
Nasıl yaralarımı sara sara,gözbebeklerimi doldura doldura,
gittim.
Oysa ben küçük bir kız çocuğuyken de gitmeleri sevmezdim…
Kafası karışık,
Ortalarda işi olmayan...
Netliğin delisi!
Buğulu gözlük çerçevesini silmeden işine gitmeyi kendine haram saymış, memur efendi gibi intizamlı,
Akşamdan kalma nefesini tasarruflu kullanıp, o günün sarhoşluğunu bedavaya getiren Tayyar ağbi kadar uyanık,
Annesinin tüm uğraşlarına rağmen bir türlü kilo almayı beceremeyen komşu oğlu, cılız Fikret gibi,
Sen hep kendine gülersin,
Yollara vurur duyguları,bedenini esir edersin.
Akıllarda hep aynı soru,
Sevgilim;
Nerdesin?
Leylekler gagalarında kaç yaşam taşır?
Sanki;
Günahlarımı sana anlatınca rahatlayacağım..
Çok değil, iki kadeh şarabın ertesi,
Cesaretim omzuna başını dayayınca ağlayacağım…
Sigaramı düşüncelerimin mezesi yapıp,
Derin nefesleri içime çekip,
Almak istediğin nefes,
Görmek istediğin göz,
Duymak istediğin o ses,
Gitmek istediğin ülke,
Uyumak istediğin yatak,
Bulunmak istediğin yürek,
Zorlama bir günün sonrasıydı gece,
Düşündü kadın.
Düşündükçe etinin suları çekildi,
Bu baharda yağmur gelmeyecekti…
Romatizmalarım olsaydı da,
Azsalardı dedi içinden,
En sevdiğim satırlara sığdırdığım sen,
Defterimde en silinesi cümleler oldun.
Hayatın devam ettiği o keskin çizgide
Şimdi duygularımın canına kıyan neşterden farksızsın…
Ama şunu unutma!
Sen ne benim vücudumun ne de ruhumun,
rüyamda vuruldum,
nasıl bir yürek sancısı...
tüm hayatım bir film şeridi,
gözlerimin önünden geçti.
kalktım sonra,
Mrb başak nasılsın? Beni hatirladinmi bilmem.. ben ümit keskin.
Arkadaş şu mesajı 25 dakikada yazdım. Sen 2 saniyede okuyacan.