Ana… Sen ki güneşi soldurulmuş
Toprakların öksüz yetim çocuğu
Kabuk bağlayan yaraların kurumuş nehirlerin ocağı
Sararsın sigaranın tütünü
Hasreti basar acıların tutuşur küllerinden
Alev alır ovaların ormanların
Ölüm kusar kanlıdır coğrafyan
Yüce yaratıcının dünyadaki nefesi
Eşsiz görkemli güzelliğiyle başa taç ana
Mil çeker bulutların fırlatır yıldırımlarını
Şaha kalkar yağız kısrağın haykırır avazı göklerde
Al yeşil gelinliği elmaslı altın yeleli
Ar olur savrulur rüzgârlarında
Bir ay doğar kamaşır gözlerim
Çatlamış ceviz ağacı aynalı sandığın
Yansır hüznü dili kapak sözlerinde
Ağırlaşır... ağlaşır kalem kâğıt
Ozana ağıt olur
Kutlu sevdasından kanarak yaratılışına sığınarak
Sancılarına yansıdı titreyişlerinin ürpertisi doğumun
Gecelerin uykusuzluğuna bıraktın yıldızlı düşlerini
Masallarında yoktu avuntun yüreğin kanarken
Her annenin yavrusunu beslediği
Ak sütünü esirgemediği
Ruhundan nefes verdin emzirdin
Kanatların kartal! Bakışların şahine çalardı
Üzerine kol kanat göğünde
Kuşağında her daim...
Saklı bir hançer
Katmerli bulutların dalında filizlenen
Sarmaşıklar misali bin bir çiçeklere bezenen
Bir anne dokunuşu sevdasından tutuşur
Gül biter mi demeyesiniz çöllerde
Kıraç topraklarda fidan yeşerir mi?
..............Yetişir gülü anne ellerde
İnancın hevesi tomurcuğundan aşka
Yaşama ne gerek?
Sevdasından başka
Ekmeğin buğusu tatlı aşına
Düşmesin al yanağa solgun ay!
Ana varsa evrende bil ki şansın
Ağlamasın tek bir anne dahi
Ağlarsa da ah... Bu dünya yansın.
Kayıt Tarihi : 19.12.2023 10:29:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!