Beni ancak
denizin öte yakasına sürülmüş
yaşlı Rum erkekleri anlar...
Benden sonra en büyük sürgün aşk yaşadıkları için...
Anladım bitanem !
düğün fotoğraflarına bakarken,
dalgınlığın, mahsunluğun
benim yüzümden.
Ne yapalım?
Birikmiş çöpleri toplarken
içine çektiği içindir
apartman kapıcısının
tatmadığı yemeklerin
kokusunu bilişi...
''Şeker Hastası olabilirsin'' demiştin
dudakların kuruyorsa...
Ne şekeri güzelim
kuytu dudaklarımı
sen ıslatmıyorsun
sen şimdi uyurken,
ben
kim bilir kaçıcı kez,
avuçlarımı
kan ter içinde yumruk yapıp
küfrettim kahpe feleğe
Artık bir kadastrocu kadar ustayım…
Dudaklarının metrekaresini ölçtüğümden biliyorum…
Babama...
Mayıs ayı kiraz
gözyaşı biraz
birazda isyan ayıdır...
On sekiz Mayısı
Bir oyun muydu hayat?
sobelenmeyi bekleyen,
körebeydim halbuki her oyunda ben
gözleri açıkken bile
burnunun önünü göremeyen.
Sevincimiz olmadı hiç
gözyaşlarımız kedere döküldü
keyifle içemedik şu zıkkımın kökünü
sarılırken kemiklerimizin çatırtısı duyulmadı
hep hasretlere gebe kaldık
ne düşükler yaptık.
Gölgesiz saçaksız bir sığınmacıyım
ürkek kuşların telaşlı kanatlarında.
Vatansız, yurtsuz eşkıya aşklar yaşıyorum
gün yüzü görmemiş kuytuluklarda.
Vizesini alamamış bir aşkın
pasaportunu taşıyorum sol yanımda.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!