Hatırladığın gibi değilim artık.
Yorgunluklardayım bir zamandır.
Hangi ağır bedeller büktü böyle belimi?
Nedense böyle zamanlarda
Unutkanlaşıyor insan.
Bir kibrit çöpüne dalıp
Öldürüyorlar her gece,
Bir uykunun orta yerinde seni.
Ellerinden anlıyorsun korkunu.
Kokusu geçmiyor ölümün.
Keşke diyorsun,
Keşke bir şey olsa.
Ben bir dağ çaresizliğinde,
Bir dağ kudretinin çaresizliğinde,
Gökten bağımsız değilim;
Gök benim evim.
Bırakmaz toprak kökümü,
Çoktan akşam olmuştu
Cigaramın dumanı sarmıştı çevremi
Amansız bir yılan gibi dolanmıştı boynuma
Masamdaki kahveden çıkan buhara tutmuşum ellerimi
Soğuktan morarmış, kirden kararmış
Yaralanmış...
Doldur dedim! Bu son olsun,
Sepet ağrıttı sırtımı.
Emin adımlardan ödün vermeden,
Kar, çamur, tipi,
Kış inceden inceden
Yaşadığım günleri doldur dedim,
Başımağarayor
Ceylan katlini işleyorlar kafatasıma
İlkel avcı metotlarıyla
Kilden yapılma fırçalarla kazımışlar
Böyle zamanlar yaşıyor olsam da
Yaşadığımı sanmayacak kadar
Dünyaya geldiğimden beri
Gülmedi yüzüm, güldüremedim.
Ben kirletmedim bu dünyayı.
Salmadım yüreklere karanlığı.
Dünyaya geldiğimden beri
Karanlığa alıştım, vazgeçemedim.
Öyle zamanlardan geçiyoruz ki
Bir bardak suda
Yaşadığını hissetmek için anlam arıyor insan
Anlamsızca gece göğünü izlerken
Görüp görmediği bulutlar düşüyor gözüne
Papatya değil de insan tarlasında koşuyoruz
İçim derin bir huzurla doldu
Artık hazırım, geliyorum.
Felek tebessümünü sundu altın tepside
Şimdi duramam, geliyorum.
Şiir yazmak kadar sevdiğim bir şey varsa,
O da güzel kadın sesidir.
Çınlar kulaklarımda tınıları
Ve mest olur içim.
İçim, suskunluğunu bozar şarkı duyunca.
Çünkü eski şarkılardır kadın sesleri,
Şiirlerinizdeki imgesel anlatımı çok beğendim. Sıradanlıktan öteye geçtiğiniz şiirler umarım size büyük başarılar getirir.