Saklanıyorum evimde,
Kapattım kapımı penceremi.
Arkasına da şu masayı koydum mu,
Giremez artık kimsecikler içeri.
Çektim bütün perdeleri de,
Güneş görüp de söylemesin,
Sınırlar koymuşlar ülkelere,
İnsanlar girmesin izinsizce,
Ya da kaçmasınlar diye.
Ben de bir sınır yaratacağım,
Gerçekle, yalan arasında.
Sihirli boyalarım vardı benim,
Çocuktum o zamanlar farkına varmamıştım.
Gökyüzü siyah idi belki siz bilmezsiniz,
Onu mavi renklere asıl ben boyamıştım.
Yapraklar var ya hani şu ağaçlarda,
Şu ölüm ilanlarını anlamıyorum.
Ben öldüm arkadaş sana ne,
Sen mi yatıyorsun o toprakta,
Yoksa ben mi sarılıyım kefene.
Ne gerek var ki ilana,
Hayatımın tozpembe yıllarında,
Kıpkırmızı bir çantam vardı.
İçi bembeyaz sayfalarla doluydu,
Boyandıkça rengarenk olmuşlardı.
Yemyeşil ağaçların arasında,
Zamanı durduruverdim dün gece,
Bütün dünya durdu, yaşam bile.
Ama ne seni düşünmeyi bıraktı aklım,
Ne de anlatabildim bunu,
Seni sevmeyi sürdüren kalbime.
Uçaklara bileti olanlar binemedi,
Uçaklar biletleri getiriyordu insanlara,
Birinci sınıf, hem de en hızlısından
Bu dünyadan, öteki dünyaya.
Toprak kazananlar bile gülemedi,
Toprağın kurumasının nedeni,
Ayrılık acısı mıdır ölülerin?
Ya da sırrı,
Tuzlu gözyaşlarında mıdır sevgililerin
Solmasının çiçeklerin?
Dur yolcu dur bir hele,
Nedir ayaklarındaki bu çeviklik,
Nedir bu panik,
Bu ne acele.
Nereye koşarsın yolcu?
Sorsam yolculuk nereye,
Bazı insanlar vardır, yüzsüz,
Her sabah aynaya baktığımda
Kızıyorum kendime,
Aynı yüzsüzlere benziyorum diye,
Onların da ağzı var benimde,
Burnum da onlarınkine benziyor,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!