Yorgun gözlerim bakıyor ufka doğru,
Sahi kaçıncı vapur, bu kaçıncı tren?
Çalmayacak gelişini müjdeleyen o siren.
Asır geçecek üstünden, gelmeyeceksin.
Yağmur damlaları düşerken iri iri şehrin sokaklarına,
İri iri adımlarla, sırılsıklam,
Bu şehirden gitsek mi dersin?
Yağmur yağıyor; açma şemsiyeni ıslan,
Her adımın şapur şupur ses etsin,
Bir deniz kenarında tüter burnumda kokun,
Tüm dünyaya küserim haberin olmaz.
Dalgalar çarpar yüzüme yüzüme yoksun.
Yalandan gülerim haberin olmaz.
Bir taşın üstüne dertli oturup
Seni benden aldı diye o şehir,
Sitem etse bu yüreğim haksız mı?
Bana sevda diye sunduğun zehir,
Gönlüm senden hesap sorsa haksız mı?
Beklenen gün gelemedi bir türlü,
Özenme benim hayatıma;
Çöplüğün içinde ekmek aramak benimkisi.
Darağacında nar aramak…
Kâr mevsiminde kar aramak.
Bineğim yokken çıplak ayakla yola koyulup
Çöktü gece, tavana bakar sol yanım,
Ey zift gece! Ben senden karanlığım.
Çığlıklar çınlıyor kafamın içinde,
Kayboluyorum sonsuzluğun hiçinde.
Hoş geldin can suyum,
Taşların üstünde biten yosunum.
Gönlü inci mercan, dünyası yoksulum,
Karı delen kardelen çiçeğim, kışa inadım!
Dosta gafil olma gönül,
Kin ve nefret dolma gönül,
İki dertle solma gönül,
“Hu” diyenler yol alıyor.
Kaldırıp ellerimi divanına açınca,
Gizli sırlarımı dergâhına saçınca
Onca anlamaz kuldan anlayana kaçınca
Bil ki huzur bulurum huzuruna varınca.
Acaba sen neresindesin bu şehrin?
Aynı şehirde birbirinden habersiz,
Senin adımlarını saydım yaşadığın sokakta,
Kaç numaralı ev senin, kaçıncı caddede
Şu kahve içtiğim kafeye hiç düştü mü yolun,
Şu dükkâna girdin mi mesela,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!