Karanlık bir yolda yürüdüm bu gece,
Kafamda bin bir türlü deli düşünce,
Mevsim kış, kar düşüyor ince ince,
Aklımın ikliminden çıktım bu gece.
BU KADAR SEVME
Ey benim geceyle yarışan,
Karanlığa karışan,
Yıldızlarla barışan şiir ruhum!
Sevme hüznü bu kadar,
Bu kadar sevme hiçbir şeyi.
Ben bir çırayım bilemezsin,
Tutuşturmak için gönülleri sevgiye;
Yanarım, yanarım, yanarım
Yansınlar diye.
Ama taş mı kalbi bazılarının
Taş mı kesilmiş yoksa?
Devrilesi bir zamanın devrik cümlesi gibiyim.
Herkes düz cümle de ben devrilmiş gibiyim.
Değmiyor yüreğime şimdiki zaman.
Geçmiş zaman kipiyle çekimlenmiş
Bir hasret mısrası gibiyim:
D’ÜŞÜYORUM
Asude bir aralık günü gökten kar düşüyor,
Ben gözümden d’üşüyorum, anlamıyorlar...
Ve her şey beyaz, her yer beyaz üşüyor,
Sarı ışıkta yansıyor beyaz serzenişler,
Onlarla beraber d’üşüyorum, anlamıyorlar.
Yolunu yitirmiş düşüncemin sızlayan yanısın şimdi.
Geceden beklentimiz gelmeyecek bir gideni beklemek,
Hangi şarkı teselli eder
Kaybetmeyi umar edinmiş kalbimi.
İçtiğim sigaradan efkârım birikir tablama.
Her bir kül tanesi her bir kaybedişin emaresi…
Eksildik bir bir,
Eksildik yıl yıl,
Eksildi sevenler ve sevdiklerimiz.
İki kanadımız vardı
Birini kırdık meselâ.
Meselâ yaş arttı da
Eylül de geldi yine;
avuçlarımızı kanatmaya.
Dökülecek yapraklar mı,
Ümitler mi, hayaller mi bilinmez...
GECE ON İKİ
Saat on ikide söner lambalar,
Çöker gece üstümüze,
Gece midir, karabasan mı nedir?
Yargıç mıdır yoksa
Hasret midir?
GECEYE BENZEYEN KADIN
Bir hüzün demleniyor gecemizde,
Bir kadın, düşünüyor avuçları yüzünde,
Geceye yakışıyor yüzü
Ve hüznü en güzel makyajı kadının,
Gece mi gidiyor, adam mı?
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!